Category: Türkçe

  • Dertleşme 1: Türkiye’de Sevdiğin Şeyi Yapmanın Dayanılmaz Ağırlığı

    En son 25 Kasım 2014’te Türkçe bir şey yazmışım, bunu en son ne zaman Türkçe bir şey yazmışım diye kontrol ederken fark ettim. Yazdığım son Türkçe şeyler de, belki en azından geçen yazdan beri, hep gündemle ilgili analizler, yorumlar, anlaşılabileceği gibi korkunç konular üzerine yazılar şeklindeydi. Bugün sizlerle dertleşmek istiyorum. Takip edenler ya da tanıyanlar…

  • Domuz Eti Yemiyoruz, Öyleyse Kimse Domuzun Varlığından Haberdar Olmasın

    Sevgili arkadaşlar. Bu kederli günde başka bir Türkiye toplumu sancısıyla karşı karşıyayız. Bugün öğrendim ki domuz diye bir hayvan varmış. Kanım dondu. Böyle bir hayvan nasıl var olabilir? Anladığım kadarıyla bu hayvan pisliklerden de pislik bir hayvan. Kendi -çok afedersiniz- pisliğini yiyor. Biraz gece gündüz tükettiğimiz inekler, koyunlar, tavuklar, bilumum kuş,  tüketmediğimiz ama suratımızı yalattığımız…

  • Bizim Bu Kalitesiz Çekemezliğimiz: İç ve Dış Mihraklar, Saraylar, Parklar

    Bu yazımda değinmek istediğim iki mesele var. Birincisi “neden ülkemizin itibarını iki paralık edecek yorumları dışarıya aktarıyoruz” meselesi, ikincisi ise “neden ülkemizin itibarını iki paralık edecek haberleri yabancı medya kuruluşları yapıyor” meselesi. Birincisiyle ilgili örneğim Emrah Altındiş’in ABD’de bir panel sırasında Abdullah Gül’e sorduğu soru sonrası başına gelenler, ikincisiyle ilgili örneğim ise  the Guardian, the…

  • Buz Kovası ve Popüler Kültüre Direnmek

    Son zamanlarda meşhur olan, tahmin ettiğim kadarıyla çoğunuzun “artık gına geldi, yeter” dediği bir popüler kültür öğesini gözlemlediğimiz günlerden geçiyoruz. “Ice bucket challenge”, yani buz kovası meydan okuması. Bir insan kafasından aşağı buzlu su döküyor, birkaç (tercihen 3) arkadaşına ya da tanıdığına meydan okuyor. Olayın kendi başına özü bu. Bunun sadece eğlence için yapıldığı durumlar…

  • Kalça Süzmek ve Bakkal Önünde Oturan Amca Fenomeni

    Daha geçen ay BM ile ilgili bir dersimde yazdığım makalede “nefret söylemi” konusunun anlaşılamamasından dem vurmaya çalışmıştım. Belki bir ara o yazıyı Türkçe’ye çevirip ya da direkt İngilizce haliyle buraya koyarım; ancak sorunumuz şu ki -bu sorun buraya özgü de değil- herhangi bir X kötülüğünü o kadar geniş tanımlıyoruz ki, asıl X olan ya da…