Buz Kovası ve Popüler Kültüre Direnmek

Son zamanlarda meşhur olan, tahmin ettiğim kadarıyla çoğunuzun “artık gına geldi, yeter” dediği bir popüler kültür öğesini gözlemlediğimiz günlerden geçiyoruz. “Ice bucket challenge”, yani buz kovası meydan okuması. Bir insan kafasından aşağı buzlu su döküyor, birkaç (tercihen 3) arkadaşına ya da tanıdığına meydan okuyor. Olayın kendi başına özü bu. Bunun sadece eğlence için yapıldığı durumlar da oldu geçmişte, ve bunu da yargılama hakkımız yok. Beğenmeyebiliriz, mantıksız da bulabiliriz, ama maruz kalmak, katılmak zorunda değiliz. Yine de şu anki durumda bu “ice bucket challenge” meselesine “beğenmedim” diyerek geçmemek gerekiyor. Çünkü bu eylemler serisi, bir şekilde işe yarıyor.

Birçoğunuzun duymadığı, bilmediği, bilenlerin ve duyanların da Stephen Hawking’le bildiği, duyduğu ALS, yani “amyotrophic lateral sclerosis” bir sinir sistemi problemi. Beyin faaliyetlerini etkilemeyen, ancak motor fonksiyonları günden güne eriten bu durumu Hawking ile anmamız da bu durumdan muzdarip olan “sıradan” insanlar açısından büyük bir problem, çünkü normal şartlarda ALS hastalarına teşhisten itibaren ortalama 5-10 yıl ömür biçiliyor. Yani ALS hastalarının hepsi Hawking kadar şanslı değil, veya hepsine Hawking kadar “iyi bakılmıyor.” Hepsinin kendini ifade etmek için pahalı ekipman alacak durumu yok. Çoğunun, özellikle ABD gibi “sosyal devlet” olmaktan uzak yerlerde yaşayanların sosyal güvencesi ya yok, ya da tedavisi olmayan bu durumu “rahat” bir şekilde sürdürebilmelerini sağlayacak imkanlar karşılanmıyor. Dolayısıyla ALS hastaları ve aileleri genel olarak büyük sıkıntı içindeler. Etrafınızda şu an en azından ALS ile ilgili bir bilinç oluştuğunu rahatça görebilirsiniz. Yani bu insanlar artık sizin ve çevrenizdeki çoğu insanın gözünde “varlar”. ALS teşhisi koyulmuş bir gencin (link burada) dediği gibi, “çirkin veya nahoş şeyleri tartışmaktan uzak duruyoruz.” Bunu son zamanda tekrar patlayan Ebola örneğinde de görebilirsiniz. Haberini bile okurken insan kötü oluyor, çünkü böyle şeyleri insana yakıştıramıyor. İnsan dediğimiz varlık, içten içe düşünüyoruz ki bunları hak etmiyor. Haberini bile, bırakın izlemeyi, okumaya dayanamıyoruz, çünkü gerçekten hoş değil.

Yukarıda linkini verdiğim haberdeki/videodaki gencin de başka bir serzenişi var: “büyük ilaç şirketleri ya da araştırma kuruluşları bizimle ilgilenmiyor, çünkü karlı değiliz, onlara maddi bir dönüşümüz yok.” Bu çok doğru. ALS çok fazla karşılaşılan, özellikle kanser, aids, vb. şeyler gibi istesek de istemesek de sürekli gözümüzün önünde olmayan bir şey. ALS’e kesin bir tedavi, ya da makul bir orta vadeli çözüm bulmak o koca koca şirketlere pek bir şey katmıyor, ama birkaç gün önce kontrol ettiğim kadarıyla bu “ice bucket challenge” olayı sayesinde ALS araştırması için 15 milyon dolar civarı para toplanmış. Katılan ünlüler, iş adamları, aktörler, mankenler, vs. düşünüldüğünde bu gerçekten küçük bir miktar, ama “hiç yok”tan iyi bir miktar. Şu an ne kadar olmuştur hiçbir fikrim yok, ama bu popüler kültür öğesi olmasaydı 15 milyon da olmayacaktı. İşin içinde özellikle ünlüler açısından bilinirlik var, imaj var. Bu çok çirkin de görünebilir. Evet, çirkin zaten. Belki pek de umurunda olmayan davalar için sırf imaj açısından yıllarını harcayan Hollywood ünlüleriyle kaynıyor ortalık. Ama hiç uğraşmamalarından iyi değil mi sizce de bu durum? Yani reklam için de olsa, davanın kendisiyle alakasız da olsa, bir şekilde farkındalık yaratılıyor, normalde sokakta çevirip “şuna yardım lütfen” dediğinde kulak asmayacak o “sevimli, imajlı ünlü”, başka bir ünlünün kendisine meydan okumasıyla, yine o “imajı için” mecburen “şu kadar para yatırıyorum” diyor ve normal şartlarda zaten gerçekleştirmesi gereken o insanlığı başka ünlülere “mecburen” dayatıyor. Bunlardan yardım yapmayan, ilgilenmeyen falan da vardır, ama ilgilenmeleri, yardım yapmaları kendi “imajları” için de iyi bir durum. Hiç değilse mesela bir Yusuf Salman’ın “şuna yardım edin” demesiyle Bill Gates’in demesi arasında çok fark var. Deniz yıldızı hikayesi vardır, gerçek olmasına da gerek yok. Bir adam karaya vurmuş deniz yıldızlarını denize atmaktadır, birisi gelir “bir sürü var, hepsini atamayacaksın, ne fark ediyor” der. Adam bir tane daha deniz yıldızını tutup atar ve “onun için fark etti” der. Gerçekten her şeyi makro düzeyde düşünüp, inceleyip, alakalı alakasız saçma sonuçlara ulaşmayı sonlandırmamız lazım. Bireyin önemli olduğu topluma geçiş bu kadar zor olmamalı. Siz su israfı deyin, geyik muhabbeti dönüyor, hoş değil deyin, ama “onlar için fark ediyor.”

Maalesef çirkin, kötü, nahoş şeyleri tartışabilmemiz için bazen böyle “eğlenceli” şeyler gerekiyor. Popüler kültürü tamamen reddeden, her şeye duyar kasan, Okanbayülgenvari çıkışlarla kendinizi mutlu edebilirsiniz, ama hiç sevmediğim bir tabirle ifade etmem gerekirse: toplum bunu istiyor. Facebook kullanan ve dünyadan azıcık haberdar olan birinin o konuyla cidden ilgilenmesi için maalesef Mark Zuckerberg’ün kafasından aşağı buzlu su dökmesi, bunu bir oyun, eğlence haline getirmesi, ve Bill Gates’e falan “sıkıyosa sen de yap” diye “gülümsemesi” gerekiyor. İşte popüler kültürün hoş olmayan yüzü bu. Sana kalitesiz geliyor, belki senin değer yargılarına göre bir saygısızlık ifade ediyor, ama lanet olsun ki “işe yarıyor.” Sadece popülerlik meselesi de değil, sertlik meselesi. Koca koca adamlar, George W. Bush da dahil olmak üzere kafalarından aşağı buzlu su döküp/döktürüp birbirlerine “sıkıyorsa sen de yap” deyip meydan okuyorlar.

Başka bir örnek verelim. Bu bir sosyal deney. Yanlış hatırlamıyorsam İngiltere’de bir adam kameramanını alıp boynunda “fuck the poor” (sikeyim fakirleri) döviziyle sokaklarda dolaşıyor, ve dövizde yazan şeyi sözlü olarak da tekrarlıyor. Yoldan geçen çoğu kişi “nasıl böyle duyarsız olabilirsin, ne kadar çirkin insansın” gibi ithamlarla adama sözlü saldırıda bulunuyor, itenler, kakanlar da oluyor, ama adama gelen tepki çok yoğun ve gelen geçenlerin hemen hemen yarısından fazlası adama tepki gösteriyor, yani “bir şeyler yapıyor”. Videonun, sosyal deneyin ilk kısmı böyle. Sonra ikinci kısmı giriyor, “bir gün önce” başlığıyla. Aynı adam, aynı yerde, boynunda “help the poor” (fakirlere yardım edin) döviziyle dolaşıp para toplamaya çalışıyor. Bir iki kişi dışında ipleyen yok. Yani sadece Türkiye’de ya da ABD’de falan değil, dünyanın her yerinde, insan denen bu varlığı harekete geçirmen için bir şeyleri ilginç, vurucu, sert veya saçma hale getirmen gerekiyor. Yoksa kimse kıçını kaldıracak değil maalesef. Gerçekten özgür bir dünyada yaşayacaksak hiç kimse hiçbir şeye saygı göstermek zorunda değil (temel hak ve özgürlükleri hariç tutabiliriz sanırım). Ama insanların yaşama haklarını savunan, destek olan böyle “bize göre nahoş” kampanyalara saygı göstermek bize bir şey kaybettirmez sanırım. En azından bir işe yaramış, yarayabilecek iyi, güzel insanlar oluruz bir an için.

Afrika’da çocukların susuz olmalarının sorumlusu ALS hastaları değil. Dünya genelinde temiz su rezervlerinin sorumlusu da ALS hastaları değil. O kovalara, buzlara harcanan suları insanlar yeri geliyor su savaşı yapmak için, yeri geliyor havuzda keyif çatmak için, yeri geliyor iki üç dakika daha fazla duşta kalmak için kat be kat harcıyorlar zaten. “İsraf haramdır” diye Müslüman argümanı bile izledim. Aynı mantıkla tuvaletten çıkınca elini yıkamaktan imtina edecek pislikte adamların günde 5 vakit abdest aldıklarını da bilirim. Genellemiyorum, böyle örnekler de var diyorum. Yani bunlar konuyla direkt alakalı şeyler değil, ve her gün, belki her saat kişisel olarak harcadığımız, belki israf ettiğimiz su zaten hiçbir şeyi çözmüyor. 15 milyondan fazla bağış toplamış böyle bir eylem de bırakın en azından bir süre su harcasın, en azından bir şeye yarıyor, ve sizden başkasının hayatına önemli bir katkıda bulunan bir şeye israf demeyi de kesin artık. “Don’t be a hater”. Anlamayabilirsiniz, aynı düzlemde buluşmayabilirsiniz, mantıksız da bulabilirsiniz, ama onlar için fark ediyor. Her şey sizin, bizim kısıtlı hayat görüşümüz kadar basit değil. Bir tek insana bile yararı olacaksa ne mutlu bize. Duyar kasmak için duyar kasmayın. Neden? Çünkü onlar için fark ediyor, ve yarın öbür gün herhangi birimizin de böyle “saçma bulduğumuz ama işe yarayabilecek” şeylere ihtiyaç duymamamız için hiçbir sebep yok.

Sonuç olarak kısıtlı bütçemle, kendi geçim sıkıntımla ben de şu adresten yardım yapmaya çalıştım. Miktarı söylemeyeceğim. Keşke daha fazla bağış yapabilseydim, keşke imkanı olan herkes bağış yapacak kadar umursasaydı bu durumu. Kafanızdan aşağı buzlu su dökmek zorunda değilsiniz, etkisi, imajı olan bir insansanız belki dikkat çekmeniz açısından yararlı olabilir, ama öncelikli mesele bağış yapma ve tedavi ile ilgili araştırmaya destek verme meselesi. Maddi durumunuz uygunsa lütfen bağış yapın, ve belki yüz binlerce insanın ömürleri boyunca haberdar bile olmadığı, veya olup da ilgilenmediği konu hakkında son birkaç hafta içinde bağış yapmaya başlamalarına neden ulan “ice bucket challenge” gibi kampanyaları küçümsemeyin, “bence” özellikle de alakasız konularda duyar kasıp kampanyadan yararlanabilecek ALS hastalarının zaten küçücük kalmış ümitlerine zarar vermeyin.


Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.