Yeni Elitizm Manifestosu

Bazı kavramların içi boşaltıldığı, ya da bu kavramlar çok farklı amaçlar için kullanıldığı için kendi dünya görüşümden esinlenmiş bir ilkeler listesi yayınlamak istedim. Katkıda bulunmak isteyenler iletisim@yusufsalman.com adresinden bana ulaşabilirler. Burada tarif etmeye çalışacağım ilkelere uygun gördüğüm (sonuçta uygun görmek manalı, zira kendi görüşümü ifade ediyorum) şeyleri de ekleyeceğim, dileyen ve katkıda bulunan olursa altına “imza” olarak isim de eklerim.

  • İnsanlar eğitim, görgü, kültür, yetenek veya mantıksal kapasite açısından farklıdırlar.
  • Bazı insanlar bazı başka insanlardan eğitim, görgü, kültür, yetenek bakımından üstündürler.
  • İnsanların yukarıda bahsedilen herhangi bir kriter bakımından farklı bir konumda olmaları onları herhangi bir tartışmada haklı/haksız yapmaz, ancak yeterli/yetkili ya da yetersiz/yetkisiz yapabilir.
  • Önemli meseleler, özellikle de ülkelerin kaderleri yetersiz, kalitesiz, vizyonsuz insanlara bırakılamaz.
  • Toplumları herhangi bir açıdan yukarıya taşıyabilecek kişi veya zümreler, o bahsedilen açı bağlamında toplum ortalamasından yukarıda olmak durumundadırlar (örneğin eğitim seviyesi bakımından toplum ortalamasının “kayda değer miktarda” üstünde olmayan yöneticiler, o toplumu eğitimde ileriye, yukarıya taşıyamazlar).
  • Eğitim seviyesi, kültürel birikim ve benzer özellikler zaman zaman şansa endeksli olsalar da, büyük ölçüde kişilerin çabalarına dayanırlar. Şanslı bir insan her zaman şansını verimli değerlendiremeyebilir, ancak kendini geliştirmek isteyen insan bir noktaya kadar kendini geliştirme imkanına sahiptir.
  • Post-modern dünyada yaşadığımız sorunların kaynağı toplum değil, bireydir. Kaynağın toplum olduğunu iddia etmek bireye pasif bir statü yükler ve bireyin toplum karşısında etkisiz kalmasının normalliğini savunur.
  • Temel insani kaygılarla çelişmeyen herhangi bir sistem, ancak içinde yer alan çarkların yetenek, eğitim seviyesi, kalite bakımından  farklı insanlara, adilce dağıtılmasıyla yürüyebilir.
  • Çarkın içindeki herkesin kalite, görgü, eğitim seviyesi, kültür seviyesi bakımından yönetim ve denetim mekanizmalarına adil şekilde dağıtıldığı sistemler, ortaya çıkabilecek her türlü sorunu otomatikman kendi içlerinde çözebilirler. Herkesin hak ettiği konumda olduğu sistemler yolsuzluğun, haksızlığın, adaletsizliğin varlığına imkan tanımazlar.
  • Genel manada, herhangi bir sistemin çalışmamasına ya da adaletsiz çalışmasına yol açan en önemli faktör, sistem altındaki görevlerin ve yetkilerin adaletsiz dağılmış olmasıdır. Adil bir sistemde çıkan herhangi bir sorun, “adil şekilde bulunduğu konumu koruma refleksine sahip bireyler tarafından doğal olarak çözülecektir.”
      • Adil sistemde ortaya çıkan en ufak bir adaletsizlik, en az bir kişinin adil şekilde elde ettiği konumunu, makamını tehdit eder. Böyle bir durum, yetkisi, bilgisi ve etkisi olan en az bir kişinin soruna itiraz edecek olmasını dayatır. Sistemsel ve felsefi beklentiye ve uzun vadeli planlara gerek kalmadan, “konumlu ve efektif birey”in kendini tehdit altında hissetmesi üzerinden sorun çözülür.
  • “Yeni Elitizm”, kerameti kendinden menkul kişi veya zümrelerin salt güç algısıyla ve algı yönetimiyle hak etmedikleri yerlere gelmelerine, toplumları yönlendirmelerine izin vermez.
  • Genel olarak farklı, özel olarak ise “gelişkin” kişi ve zümreleri “halkın değerlerine uzak” addetmek halka aşağı, gelişmemiş, kalitesiz bir konumu layık görmektir.
  • Halkı hor gören, aşağılayan, beğenmeyen siyasi görüş, aslında onu eğitimsizliğe, fakirliğe, vizyonsuzluğa ve gelişmemişliğe layık gören siyasi görüştür. İnsan dediğimiz varlık, kendisine uygun görülen bu korkunç imkansızlığı ve yozlaşmışlığı hak etmemektedir.
  • Vasata tapılırsa, vasat olan onurlu diye tanımlanırsa, ortalama vatandaşın vasat olmaktan başka şansı kalmaz. Vasatlıkla mutlu olan toplumlar kendilerini geliştirmeye gerek duymazlar.
  • Fakirlik, gelişmemişlik, kültürsüzlük, eğitimsizlik onurlu değildir. “Hayat üniversitesinde” okumak onurlu değildir. İnsan, bundan çok daha iyi yaşam şartlarına layıktır. Bunlar onursuzluk da değildir. Sadece yaşamsal durumlardır. Her insan doğası gereği bulunduğu konumun üstüne çıkmayı arzular, bu arzuların baskılanması sadece kısa süreli sahte bir mutluluk ve devamında içinden çıkılamaz acı getirir.
  • Düşünen, itiraz eden, kendisine layık görülenle veya kendisine sunulanla yetinmeyen vatandaş, kendi yaşam şartlarını iyileştirme potansiyeline sahiptir.
  • Devlet kafası ezilemeyecek kadar büyük, vatandaşına hesap verecek kadar küçük olmalıdır.
  • Devletin görevi vatandaşına kendini geliştirebileceği, yaşam tarzını sürdürebileceği imkanı sağlamak ve ona sonuna kadar hizmet etmektir.
  • Devletin ekonomik fonksiyonu özel teşebbüsün ve “rekabetçi model”in devamlılığını garanti altına almaktır.
  • “Halk” yıllarca sağcı siyasetin çirkin emellerini gerçekleştirmek için kullandığı bir tabirdir.
  • Halk akla gelebilecek en temel konularda en aşağı noktada incelenen topluluktur.
  • Halk, hakim ideolojinin kalitesizliğe ve faşizme paravan olarak kullandığı, haksız uygulamalara gerekçe olmaktan başka manası olmayan bir çoğunluktur.
  • Yeni Elitizm, “halk” yerine kendi yeterliliğine endeksli olarak hak ettiği yerde bulunan, her biri birbirinden farklı, her biri birbirine fırsat açısından eşit, herkesi kapsayan kanun önünde aynı sayılan bireyleri ifade eden “vatandaş” tanımını benimser.
  • Vatandaş tanımı bir ülke içerisinde yaşayan herkesi kapsar.
  • “Vatandaş”ın ortalama veya çoğunluk değerlerine uzak olması onu herhangi bir mesele veya tartışmada daha haklı ya da haksız yapmaz.
  • Farklılıklar veya üstünlükler bir toplumu ileri taşıyan değerlerdir. Marjinallik suç değildir, ve çeşitlilik demokratik bir toplumun en önemli öğesidir.
  • Demokrasi çoğunluğun güçsel bir elitizmle azınlığa hükmettiği bir ortam değil, en farklı, en alakasız, en ortalamaya uzak kesimin görüşlerinin kayda değer bulunduğu, en azından incelenip etraflıca değerlendirildiği ortamdır.
  • Yönetimde bulunan insanlar sadece krediye sahiptirler, yetki vatandaştadır.
  • Yönetimde bulunan şahıs veya zümreler ortalamaya en uzak, ortalamayla en alakasız tekil bir vatandaşın bile emrindedirler.
  • Demokraside koltuk satılmaz, devredilmez, ancak kiralanabilir. En küçük azınlıkları bile temsil etmekten uzak, salt çoğunluğa dayanan iktidarlara karşı yürütülen “her türlü” propaganda kutsaldır.
  • Çoğunluğa dayalı siyaset, bir virüs gibi yayılmış vasatlığa, kalitesizliğe, aşağılığa tapmaktır.
  • Evrensel değerlere hitap etmeyen, evrensel açıdan kabul görmüş insani ilkelerle denetlenmeyen iktidarlar yok olmayı hak ederler.
  • Bir ülkedeki en küçük, en cılız “güç” üzerinde bile denetim mekanizmalarının varlığı garanti altına alınmalıdır.
  • Kaliteli ve üstün bir denetim mekanizması tarafından kontrol altına alınmayan her güç, her yetki gayri-meşrudur.
  • Demokrasi salt güç algısıyla vatandaşın önceden belirlenmiş seçeneklere zorlandığı sandık dışında her şeydir. Sandık, demokrasinin en anti-demokratik öğesidir ve var oluş nedeni sandık dışındaki her şeyin bürokratik verimliliğini sağlamaktır.
  • Vatandaşın, görüşü sadece kendisiyle sınırlı olsa da, temsili esastır. En uç noktadaki vatandaşın bile temsil edildiği, görüşlerinin gerçeklendiği bir krallık, çoğunluğa dayalı bir cumhuriyetten daha demokratiktir.

Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.