Ateistlerin Anlatamadıkları – 2

Daha önce inanç ve inançsızlıkla ilgili detaylı açıklamalar yaptığım yazılar mevcuttu, özellikle şu yazının bir kısmını “ateistlerin anlatamadıkları”na ayırmıştım. Şimdi bu yazının tamamını bu konuya ayırayım ki eksik kalmasın istedim. Sebep tabii ki Ekşi Sözlük’te ve bilimum internet ortamında ateizmle ve inanç mantığıyla ilgili eksik ve yanlış şeyler görmemdi. Bu yazıda yorum yoktur, sadece bilgi vardır. Ateizmin veya İslam’ın veya inanç mantığının ne olduğunu bilen herkes teyit edebilecektir. Sonra “sen şurada yanlışsın” diye gelmeyin.

Ateizmi bir sistem olarak nitelendirme yanlışına düşülüyor. Ateistlerin bazıları da konu hakkında bilgisiz veya ilgisiz oldukları için konunun aslını anlatamıyorlar. Ateizm bir sistem olsaydı, bir ihtiyaçtan dolayı var olacaktı. Ateizmin varlığı ihtiyaca bağlı değildir. Ailenizle birlikte, hiçbir tanrının, dinin varlığından haberdar olunmayan, dışarıya ve iletişime kapalı bir adada doğsaydınız Müslüman veya Hıristiyan olarak falan mı doğacaktınız? Ateist olarak doğacaktınız ve belki hayatınızın ilerleyen bölümlerinde çeşitli olaylar yaşayarak herhangi bir inanca erişecektiniz, belki erişmeyecektiniz. Yani ateizm bir sistem değildir, insanın default halidir. İnsan ateizme doğuştan sahiptir, bu yapısı aile öğretisiyle, çevreyle, yaşadığı olaylarla değişebilir. Bu yüzden din sistemdir. Ateizmin bir öğretisi, bir ek gerekliliği yoktur. İnanmıyorsan inanmıyorsundur.

Ateizmi bir reddediş olarak nitelendirme hatasına düşülüyor. Bunu yukarıda linkini verdiğim yazıda da azıcık irdeledim. Özellikle inanan insanlar ateist insanın var olan bir tanrıyı reddettiğine inanıyorlar. Reddetmek budur çünkü. Var olmayan bir şeyi reddedemezsiniz. Eğer ateist reddeden olsaydı, “evet, tanrı var, ama ben kendisini kabul etmiyorum” diyecekti. E, bu adam “tanrı yok” diyor. İnançlı insan için otomatikman tanrı var olduğu için, ve inançlı insan tanrının var olmadığı bir denklemi düşünmek konusunda inancı tarafından ciddi şekilde sınırlanacağı için, bu düşünceyi en azından ortalama zekada inançlı bir insan için değiştirebilmemiz mümkün gözükmüyor. Belki akıllı ve inançlı insanlara ulaşırım diye tarif edeyim: inançlı insan, ateist insanı var olan bir tanrıyı kabul etmeyen olarak görüyor. Böylece tanrı aslında hem inançlı insan, hem de ateist insan için var kabul ediliyor. İnançlı insan otomatikman kendini ve ateisti tanrının varlığı bakımından aynı kefeye koyuyor. Dolayısıyla ateistin tanrıyı reddettiğini, yani inanmama tutumunun bilinçli bir tercih olduğunu düşünüp, ateist insana karşı daha çok üzüntü, acıma, nefret, aşağılama, vs., artık ne kadar kötü düşünce ve duygu varsa onu besliyor. Çünkü inanç mantığı açısından inanmamak bir duygusal ve düşünsel durumdur. Bilinçli bir tercih değildir. Reddetmek ise ihanettir.

Bu konuyla ilgili çıkan sorunlara da değinmezsek olmaz. İnançsız insanın inançlı insana anlatamadığı, belki hiç anlatamayacağı şeylerden bahsediyoruz sonuçta. İnançlı insanların -iddia ediyorum- yüzde doksan dokuzu şöyle düşünüyor ateist adamın düşüncesi ve söylemi konusunda: “evet, Allah var, peygamber de var, ben puştluğumdan inanmıyorum”. Olay aslında bu değil arkadaşlar. Kesinlikle değil. Ateist adam hiçbir şekilde bir tanrının veya peygamberin varlığını kabul etmiyor. Adam için o şey yok, ve o şeyin olmamasını doğal bir olgu olarak kabul etmiş. Bu kabul edişi de zaten tamamen bilinçli yapsaydı bir tercih olurdu ortada, ki ortada tercih yok. Kimse çıkıp da “hmm, bu şöyle, şu şöyle, ateist olayım öyleyse” demiyor. Ama inançlı insanların hemen hemen hepsi ateistleri “sadece inanmıyor işte” şeklinde değil de, ALLAH’I REDDEDEN PUŞT olarak görmeleri problemi aşılamıyor, yardım lütfen. Dolayısıyla birisi çıkıp sokakta “Allah yok” diye bağırsa günde beş defa, nerede bağırırsa bağırsın en azından agresif bir tepki alır. Çünkü yukarıdaki nedenden dolayı inançlı insan, inançsız insanın “Allah yok” demesini kabullenemiyor. Hem daha önce dediğimiz gibi zaten onun inanıyor ama reddediyor olduğu kabulünde olduğu için, hem de bu yok söylemini de bir “tepki”, bir “tercih” ve dolayısıyla bir ihanet, bir saldırı olarak gördüğü için. Lafa gelince herkes inanmakta veya inanmamakta özgürken, Allah yok dediğinizde hakaret kabul ediliyor, davalar açılıyor. Yani kısacası özellikle Türkiye’de Müslüman olmamak İslam’a hakarettir. Bu bu kadar net. Oysa bunu inançlı insanın da, inançsız insanın da oturup “kesinlikle var olan bir şeye inanıp inanmamak” üzerinden değil de, “bir şeyin var olup olmadığı konusunda kabullere girmemek, başka şeyleri tartışmak” üzerinden tartışmaları, karşı taraf arada kabule girerse konuyu direkt oraya çekmemeleri çok daha mantıklı olur.

Şu an dünyada en büyük direkt sıkıntıyı çeken azınlıklar hâlâ eşcinseller. Adını hatırlayamadığım bir üniversitenin yaptığı araştırmaya göre, eşcinseller doğrudan sıkıntı çeken (kayıt edilebilir saldırı, nefret söylemi, vs.) azınlıklar sırasında en üst sıradayken, ateistler de dolaylı sıkıntı çeken azınlıklar sıralamasında en üst sırada. Yani yukarıda iki üç tane örnek verdiğimiz sıkıntıların dokümante edilemeyenleri + başka sıkıntılar (suç kabul edilmeyenler). Örneğin ezan. Günde beş kere, son sesle Arapça kelimelerden oluşan dizeleri iyice yayarak, uzatarak, makamına, usulüne de hiçbir şekilde dikkat etmeden okumak, konuyla ilgisi olmayan herkesi rahatsız ediyor. Bazı semtlerde ve bölgelerde ezan ses seviyesinin insan sağlığına ciddi zararlar verecek boyuta ulaştığı da belirtiliyor. Adam zaten duymak istemiyor, ve şeriatla yönetilmeyen bir ülke için hiçbir gereği yok, bunu iyice sesini sonuna kadar açarak, özellikle her sokak başında bir cami varken yapmak, bu dolaylı eziyete, sıkıntıya en güzel örnektir. Ramazan ayında sokakta yemek yeyince dayak yemek kayıt altına alınırsa doğrudan sıkıntıdır, kayıt altına alınmazsa ikinci gruba girer. Ama sokakta yemek yediğinizde iğrenen ve nefret eden bakışlara maruz kalmak, iş yerinde farklı muamele görmek, toplumdan dışlanmak, sürekli hakarete, aşağılamaya maruz kalmak… Uzatmayalım.

Ateiste Kuran’dan öğüt verip, açıklama yapıp doğru yola gelmesini bekleyenler de var bu arada. Yıl 2012, hatırlatalım. Adam Kuran’ı kaynak olarak kabul etmiyor, geçerliliğine inanmıyor. Sen ona oradan alıntı yaparak, öğüt vererek anca kendini tatmin ediyorsun. Adam geçerliliğine inanmak istedi bir an, seni ciddiye aldı, Kuran’ın geçerli ve doğruları anlatan bir kitap olduğunu ispat etmeni istedi dolayısıyla. Ne yapacaksın? Kuran geçerlidir, çünkü Kuran’da öyle yazıyor, mu diyeceksin? Ben de sana lise iki fizik defterimi getiririm, içinde “bu defter sadece doğruyu söyler” yazıyor. Ben de içine herhangi bir şey koyarım, sonra sana getiririm, ve derim ki, “bu defterde yazan her şey doğru, çünkü bu defterde bu defterde yazan her şeyin doğru olduğu yazıyor” derim. Hadi bakalım. Yine yukarıdaki meseleye döneriz böyle giderse. İnançlı insan inançsız insanla tartışırken kendi kitabının tek doğru olduğu kabulüyle tartışmaya girip, inançsız insanı da inançsız insan olarak değil de, o kitabın varlığını ve doğruluğunu bilen, ancak bilinçli şekilde reddeden, ihanet eden insan olarak gördüğü sürece hiçbir tartışma yürümez. Kaldı ki tartışmak zorunda da değilsin, illa ki tartışacaksın diye bir şey yok. Tartışamıyorsan tartışmayabilirsin de…

“Hadi ateistler şunu da açıklasın” olayı geyik olarak başladı, geyik olarak devam etti, buna da seviniyorum. Çünkü ateistler de eminim bir şeyleri açıklamaktan bıktılar. Adamların önüne her gün, geyiğin de dışında ciddi ciddi bir şeyler koyuyorsun, adamlar oturup ciddi ciddi açıklıyorlar, her seferinde daha da manasız bir şeyi daha da ciddi bir şekilde koyuyorsun. Adam “yoğurt hangi renktir?” diyor, sen yoğurdu getirip önüne koyuyorsun, neredeyse yoğurdun varlığını inkar edecek seni yalanlamak için. Hadi her şekilde onun o elde etmek için yalvardığı ispat çabasını gösterdin ve bir şekilde yoğurdun beyaz olması gibi oldukça açık ve net bir şeyi bile ciddi ciddi ispatladın. Tatmin oluyor mu? Olur mu hiç! Şunu diyor: tamam, sen bunu ispatladın, ben cevabımı aldım, sağ ol, ama ben siyah olduğuna inanıyorum. E pezevenk, her şekilde siyah olduğuna inanacaksın madem, adama niye açıklatıyosun? Dünyadaki tüm ateistlere çağrımdır: artık bir şeyleri açıklamaya uğraşmayın. Doğal olan sizin var oluşunuz, “sistem” getiren onlar ise, açıklamayı yapma yükümlülüğü de onların üzerinde. Hem biraz herkesten açıklama bekleyen insanların kafaları da çalışmış olur. Çünkü geyik muhabbetini tenzih ederim de, ciddi ciddi ateistlerden açıklama bekleyen adam merak ettiği şeyi ateiste sorana kadar elli kere google’dan falan bulur. Dolayısıyla gerçekten sadece o kişiden öğreneceği bir şey olmadığı sürece bunu yapmaya bile uğraşmayıp, ya da bunu yapmayı akıl edemeyip ısrarla, ciddi ciddi, belki de kötü niyetler ateistten açıklama bekleyen adam geri zekâlıdır (boy, that escalated quickly…).

şimdilik eyyoğrlamam bu kadar…


Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.