Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk’un Kuruluşu, Birazcık da Kurgu

İnternette dolaşırken biz Game of Thrones fanatiklerinin içini azıcık soğutacak bir alternatif olarak nitelendirilen the Last Kingdom’a denk geldim. Alternatif olarak nitelendirilmesinin sebebi tarihi dram olması, ama pek alakası yok diyebilirim. Diziden bahsetmeden önce neyle alakalı olduğundan bahsedeyim biraz. Yaklaşık birer saatlik sekiz bölümden oluşan the Last Kingdom, günümüz İngiltere’sinin nasıl başladığını biraz tarihi gerçekler üzerinden, biraz ise kurgusal bir ana karakterin bakış açısıyla anlatıyor. Seri the Saxon Stories adı altında yayınlanan bir roman serisi üzerinden uyarlanarak Downton Abbey gibi kaliteli yapımları üstlenen yapım şirketi tarafından ortaya çıkartılmış.

Dizinin ilk sezonu sona ermişken biraz İngiltere tarihine girelim. İkinci sezon gelecek mi – gelmeyecek mi henüz belli değil, ve gelecekse ne üzerinden anlatılacağı da belli değil. İlk sezon Alfred the Great adlı kralın yükselişini, günümüzde anladığımız manada bir krala dönüşmesini anlatıyor.

TLK-Characters-Uhtred

Kral Alfred Büyük Britanya’yı Vikinglerden temizleyip Tüm Anglo-Saksonların Kralı olarak nitelendirilen ilk kral, dolayısıyla şu an aşağı yukarı İngiltere diye nitelendirebileceğimiz bölgenin ilk kralı. Sonrasına işlerin, dolayısıyla bölge sınırlarının değiştiği zamanlar da olmuş olsa da, Alfred’in dönemi birçok tarihçi tarafından imparatorluğun başlangıcı olarak kabul edilmiş.

Tarihi metinlere göre Alfred dindarlığıyla, hukuk sistemini revize etmesiyle, eğitime önem vermesiyle ve entelektüel kimliğiyle bilinen bir kral. Dizide bu dindarlık kısmı o kadar derin yansıtılmış ki günümüz ortamında itici olarak görülmemesi mümkün değil. David Dawson’ın oyunculuğu da karakterin hesaplayan, planlayan, içine kapanan yönünü çok iyi yansıtıyor. Her şeyin kaydını tutması, yönetimini yönlendiren ilkelere sahip olması gibi detaylar önemli. Diğer oyunculuklar konusunda aynı şeyi pek söyleyemeyecek olsam da, abartılı ya da tamamen kurgusal karakterler üzerine kurulu çerezlik bir dizi değil.

Dizi Vikingler tarafından köle olarak alınıp büyütülen ana karakterin çocukluğuyla başlıyor. Bu ana karakter daha sonra kendini bir “Viking yiğidi” olarak kabullenecek. Gerisinden bahsetmek spoiler olabilir. Game of Thrones karşılaştırması ise günümüzde tarihi dram eserlerinin yokluğundan kaynaklanıyor bence. Tamamen kurgusal bir dizi olmadığı gibi, görsel efektlere veya doğa üstü güçlere dayanan bir yanı da yok. Hatta sahne geçişlerine özenmemişler bile. Game of Thrones’u azıcık andıracak düzeyde bile seks yok zaten. Yani beğeni açısından bir alternatif olarak görülmesi sakıncalı olur.

TLK-Characters-Ubba

Kişisel yorumum ise birçok okurun beğenisiyle uyuşmayabilir. Dizi alışılmıştan çok uzun bölümler şeklinde, neredeyse hepsi birer uzun metrajlı filmmişçesine incelenebilecek bir yapıda. Cliff-hanger neredeyse hiç yok. Ortaya atılan bir problem hemen her zaman aynı bölüm içinde, izleyiciyi tatmin edecek şekilde çözülüyor. Her bölümde “acaba şimdi ne olacak” dedirten kayda değer problemler sunuluyor, bölüm bittiğinde meselenin ne olduğunu görüyoruz. Yani hareketli bir kurguya sahip, hazır sezon bitmişken oturulup bir iki günde tamamlanacak bir akıcılıkta.

Kısmen tarihle ilgili yapımları seven izleyiciler için ortada pek alternatifi olmadığı için ve bazı dizilerin ara verdikleri bir döneme denk geldiği için güzel bir seçenek olabilir.


Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.