Doğulu Olmak

Bugün bir Kanada kabinesi paylaşımı tartışmasında bir arkadaş “ben de iyice Batıcı oldum” gibi bir ifade kullandı. Bu yazıyı yazmamın sebebi tamamen bu, ama bu arkadaşın özelinde olmayacak bu yazı. Belki bu arkadaşın düşündüklerine de uymayacak. Meselemiz bu değil zaten. Daha önce İngilizce yazılarımda uzun uzun bahsettiğim, çoğunlukla Arap arkadaşlara yolladığım yazıların konusunu oluşturan bir mesele var: Doğulu olmak.

Doğulu olmak maalesef bizi gerçek dünyadan uzaklaştırıyor. Dışarısıyla, özel olarak Batı’yla alakası olan insan bu alakasını kendi derdini anlatmak için kullanıyor. Bu yüzden bizim gibi O*tadoğulu arkadaşların sosyal medya paylaşımlarının yarısı Batı’nın Doğulular için ne kadar yaşanmaz olduğu üzerine, ama maşallah hepsi de oralarda yaşıyorlar. Pakistan’dan göçüp, Pakistan’da faydalanamayacakları olanaklardan faydalanıp Pakistan övüyorlar mesela. Özel ilgi ve çalışma alanım olduğundan Birleşik Krallık örneğine daha aşinayım.

2014-06-28 09.07.32

Pakistan’da değil de Birleşik Krallık’ta yaşamak için yola çıkmış ve başarılı olmuş topluluklar, Birleşik Krallık’ı Pakistan’a biraz olsun daha çok benzetmeye çalışıyorlar. Tabii bunların gittikleri yol yol değil, ama bu Doğululuk meselesini iyice tartışmamız gerek.

İsrail’i tartışırken çoğu konuda haklıyız. Sonuçta orada işgalci güç olan Filistin değil İsrail. Ama insanlar ölürlerken, çok kötü şartlarda yaşarlarken tek amacı “hiç kimseye zarar vermeyeceği ortada olan, başarılı bir savunmayla karşılaşacağı bilinen” füzeleri İsrailli sivillere yollamak ve bunun üzerinden siyaset yapmak olan HAMAS’ı görmüyoruz.

Mültecileri kabul etmediği için herhangi bir Avrupa ülkesine sövebiliyoruz ya da… Sövüyoruz ama Suriye’yi bu hale getiren Esad’ı ya da kafa kesen, çiğ insan kalbi yiyen toplulukları Avrupa’nın vicdansızlığını tartıştığımız kadar tartışmıyoruz. Ya da mesela son derece normal bir tepki olarak insanların Macaristan’da kafeslere tıkılmasına karşı çıkıyoruz, bu konuda sonuna kadar haklıyız, ama mesela “Türkiye bu insanlara kapısını açtı, neden denizde boğulmak pahasına da olsa gitmek istiyorlar” diye düşünmüyoruz. Bu tür şeyleri incelemiyoruz.

İncelemiyoruz, çünkü Doğulu’yuz. Her türlü durumu minimum ve maksimumları ile inceliyoruz. Terör mü? Yakın o şehri, çünkü bunu maksimumu ile incelemeliyiz. Geçim sıkıntısı mı? Taşeron ama telefonu var, normalde olamamalı, çünkü en kötü şartlarda çalışan insanın yanında çocuklarının fotoğraflarını taşıma hakkı olmamalı.

Batı’ya bakıp “Avrupa’da yükselen ırkçılık” diyoruz mesela, ama yanıbaşımızda kendi ülkemizde en etkili, en popüler küfrün “gavur” ya da “Ermeni tohumu” olduğunu yok sayıyoruz. Her şeye körleşmiş durumdayız. Batı’yla ilgili eleştirilerimiz var ve bunların çoğu haklı eleştiriler. Yine de tüm bu Batı nefretimiz arasında dönüp kendimize bakmıyor, eleştirdiğimiz şeyin en kötü versiyonunun yine bizde olduğunu görmüyoruz. Irkçılık mı? Hollanda’da, Almanya’da tek tük görülen örnekler, bu topraklarda “gavur, Ermeni” diye küfür ve hatta türkü olmasının önüne nasıl geçebilir? Dinsel ayrımcılık mı? Siz sakallısınız diye “rencide edici” muamele görmeniz bu topraklarda her yıl bir ay boyunca “sokakta yemek yedi” diye dayak yeme tehlikesi atlatan binlerce insanı nasıl yok saydırabilir?

Gözümüzü açıp ileriye bakmamız lazım artık. Yöntemlerimiz çalışmıyor, ama biz yine de Doğulu olmanın getirdiği kabullenmişlikle bu yöntemleri sırf bize ait diye savunmaya devam ediyoruz. Doğu’nun, özellikle O*tadoğu’nun bir zihniyet değişikliğine ihtiyacı var. Hepimizin sadece Batı’ya bakıp tek amacı Batı’ya sövmek olanlara değil, kendi kültürüne ve medeniyetine bakabilenlere ihtiyacı var.


Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.