Tecavüz İddiasında Mağdurun Beyanını Esas Almak

Ekşi Sözlük’te çok çok acayip bir şey okudum. Bu şeyin başlığı “tecavüz suçunda mağdurun beyanını esas almak idi, linki buradadır, önce onu okuyabilirsiniz. Özet geçeyim tabii ki okumaya üşenebilecek olanlar için. Buradaki yaklaşım iyi, hoş, daha çok erkek egemen bir toplumda kadınların bir şekilde hukuk sistemindeki problemlerden veya uygulama yanlışlarından dolayı mağdur edildiklerinden, tecavüze uğrayan birçok kişinin zaten tecavüze uğradığını ifade etme problemi yaşadığından, bir kadın için tecavüze uğradım demek çok zor bir şey olduğu için böyle durumlarda mağdurun beyanını esas alıp suçlanan kişiyi suçlu kabul edip, onun suçsuzluğunu ispat etmesini gerektirmemiz gerektiğinden bahsedilmiş.

Tecavüz ciddi bir mesele, ve bu ülkede konuyla ilgili ciddi problemler de var, bunu insanlığında problem olmayan herkes kabul edecektir. Her yıl bir sürü kişi tecavüze uğruyor, ve bunların büyük bir çoğunluğu kadın. Tecavüz suçuyla ilgili gerekirse daha sert düzenlemeler yapılmalı, suçlular daha rahat ortaya çıkabilmeli, ve tabii ki suçlu olan ama bir şekilde kanunsal boşluktan, uygulama probleminden (bkz. N.Ç. davası) dolayı yırtan kişiler hiç ama hiç olmamalı. Suç cezasını kesinlikle bulmalı. Ancak! Ancak, suç ne kadar ağır ve iğrenç olursa olsun, “mağdurun beyanı” gibi muallak bir meseleyi değerlendirmenin birçok problemi var. Yanlış anlaşılmasın, tabii ki ortada bir dava varsa iki taraf da sonuna kadar değerlendirilir, ancak “suçsuzluğunu ispat edene kadar suçludur” mantığı çok çok sıkıntılı. Bunu birazdan daha iyi örneklerle açıklayacağız, ancak öncelikle feminizmin problemleriyle ilgili şu linkteki yazımı da okuyabileceğinizi belirteyim. Günümüz feminizmi, bu akımın adı koyulmadan bile önce uygulanan çoğu feminizm uygulama şekli gibi kadını kutsallaştırarak mantık değil, duygu çerçevesinde hak peşinde koşuyor, bu da karşı çıktıkları ataerkil düzene dibine kadar hizmet ediyor arkadaşlar. Feminizmin amacı kadın ve erkeğin eşit hak, özgürlük, fırsat, vs.ye sahip olmasıdır, kadının erkekten bir adım ileride olması değildir, bunu öncelikle anlamamız gerekiyor.

Peki neden mi tavsiye edilen bu “mağdurun beyanı” olayının uygulanması mantıksız? İşte bu kadın ve bu kadın gibilerden dolayı: http://www.facebook.com/media/set/?set=a.166695903378530.31959.165483163499804&type=1

Tecavüzün çok iğrenç bir suç olduğunu kabul ettik, kadınların özellikle ülkemizde bu konuda ezilen tarafta olduklarını da kabul ettik, bu konularda sıkıntımız yok. Birçok haksızlık yapıldığını da kabul ettik, ama burada “suç” ve “mağdur” kelimelerine dikkat etmemiz gerek. Tam da bu yüzden tecavüz iddiası ifadesini kullandım tecavüz suçu yerine, zira ortada bir suçlama varsa, bu öncelikle bir iddiadır, ve suç denebilmesi için o iddianın ispat edilmesi gerekir. Lütfen burada duygusala bağlamayalım, bu suç-ceza mantığının en temel ilkelerinden biridir. Bunu da algılayamıyorsanız o sizin probleminiz. Örneklerden gidelim:

A kişisi, B kişisine tecavüz eder. B kişisi herhangi bir nedenden dolayı şikayetçi olmaktan korkar, çekinir, şikayet etmez.

Buradaki mesele ülkenin genel durumuyla ve kişilerin yetiştirildikleri kültürle alakalı, zaman zaman da özel durumlarla alakalı. “Birine söylersen anneni öldürürüm” gibi. Burada tabii ki mağdur olan kişi tecavüz edilen kişidir, ancak bu konunun masumiyet karinesiyle alakası yoktur.

A kişisi, B kişisine tecavüz eder. B kişisi A kişisini şikayet eder. Tarafların ifadeleri alınır. Konu incelenir, A kişisinin B kişisine tecavüz ettiğiyle ilgili somut kanıtlar bulunur, A kişisi mahkum edilir.

Buradaki mesele herhangi bir hukuk sisteminin suç-ceza ilkelerine göre en mantıklı işleme biçimidir.

A kişisi, B kişisine tecavüz eder. B kişisi A kişisini şikayet eder. Tarafların ifadeleri alınır. Konu incelenir, A Kişisinin B kişisine tecavüz ettiğiyle ilgili somut kanıtlar bulunur, A kişisi mahkum edilir. Ancak, B kişisinin tecavüze uğramasıyla ilgili hafifletici sebepler, tahrik unsurları bulunur(!), veya “psikolojisi bozulmamış” gibi ek unsurlara başvurulur. A kişisinin mahkumiyeti hafifletilir.

İşte burada hukuksal sıkıntı var. Tecavüz gibi bir şeyin hafifletici sebepleri, tahrik unsurları olabileceğinin kabulü bile insanlığa sığmıyor. Veya konuyla ilgili ek unsurlara başvurulması da hukuksal bir problem. Ancak yine de, kesinlikle ama kesinlikle YİNE DE konunun masumiyet karinesiyle alakası yok. Hukuk dediğin şey ispata dayalıdır. Nükleer silahla saldırmak da çok çok büyük insanlık suçudur, hatta birçok insanın ölümüne yol açar. Ancak o meselede bile çıkıp “bu suçludur” diyenin sözü esas alınsaydı ortalık karman çorman olurdu. Biraz farklı örneklerden gidelim.

A kişisi ve B kişisi, B kişisine ait evde oturmaktadır. C kişisi evin kapısını kırıp içeri girer. A kişisini bir şekilde etkisiz hale getirir. B kişisinin gözlerini bağlar, prezervatif kullanarak tecavüz eder. Daha sonra ortada delil bırakmamaya dikkat ederek ortamdan uzaklaşır. B kişisi, daha önce A kişisiyle arasında olan bir husumet veya başka bir nedenle A kişisinin kendisine tecavüz ettiğini iddia eder. Ortada C kişisine ait delil yoktur. B kişisi darp edilmiş, ilişkiye zorlanmıştır, ve -atıyorum- A kişisinin o gün o saatte orada bulunduğu belgelenmiş, eve ondan başkasının girdiğine dair bir delil bulunamamıştır. Eve girerken kapıya dokunmuştur zaten, parmak izleri de oradadır.

Bunun gibi örnekleri tabii ki çoğaltabiliriz, sadece suçlu olduğu iddia edilen kişinin ne kadar zor durumda kalabileceğine örnek vermek istiyorum. Tecavüze uğrayan kişinin üzerinde A kişisine ait DNA örneği bile olmasa bile, mağdurun beyanını böyle bir olayda dikkate aldığımızda (ki tam olarak böyle olmasa da ülkemizde bunlardan çok yaşanıyor) A kişisini kurtarmamızın imkanı yok. Çünkü birisi gelmiş, “bu tecavüzcüdür” demiş, ve yukarıdaki metinde önerilen yöntemle A kişisini otomatikman tecavüzcü kabul edip dava bitimine kadar öyle muamele yapmamız, bu süreçte de A kişisinin kendi suçsuzluğunu ispat etmesini beklememiz istenmiş. Hadi canım! B tecavüze uğramış, bu ispat edilmiş, A o gün, o saatte, o yerde bulunuyormuş, bu da ispat edilmiş, B’nin A ile ilgili şikayeti var. A kendini nasıl kurtarır?

Hadi A’ya tecavüzcü muamelesi yapalım. Kara haber tez yayılır. Ülkedeki emniyet ve hukuk sistemlerinin durumu belli olduğundan, ve B ile B’nin tanıdıkları da olayın peşini bırakmayacaklarından, A’nın adı çıktı 9’a, inmez 8’e. Tutuksuz yargılandığında bile adamın yatacak yeri yok. Ailesi, arkadaşları tarafından dışlandı, işinden atıldı. Karmaşık ve travmatik dava süreçlerinden geçti, arada belki “böyle yaşayacağıma hiç yaşamayım” diyerek intihar girişimlerinde bulundu. Sokakta linç girişiminden ağır yaralanarak kurtuldu. Kimse yüzüne bakmıyor, bakanlar da iğrenerek, “şerefsiz sapık” diyerek bakıyor. A sürekli aşağılanıyor, sözlü ve fiziksel tacize uğruyor. B’nin sevgilisi, aile bireyi veya arkadaşı olan herhangi biri tarafından öldürülme veya en azından saldırıya uğrama ihtimali var. Gelgelelim A, bu haksız süreçte suçsuzluğunu ispat edemedi, hapse atıldı. Orada ya şişlenecek, ya aynı dışarıdayken yaşadığı gibi bir sürü travmatik süreçler yaşayacak, belki büyük ihtimalle söylentiden ibaret olmayan ceza evi yaşamı klişesindeki gibi her gün kendisi tecavüze uğrayacak. Neden? Mağdurun beyanını esas aldığımız için.

Konu ne kadar önemli veya çirkin olursa olsun, temel mantık şudur: iddia varsa, iddiayı ispat etme görevi iddia eden kişinindir. Bu her konuda böyledir ve “iddia” tanımı itibariyle böyle olması gerekmektedir. Örneğin, dindar bir insanın ateist bir insana “hadi, tanrının var olmadığını ispatla” demeye hakkı yoktur, zira dindar kişinin öne sürdüğü şey kendi inancından kaynaklanan iddiaya dayanmaktadır, ve o iddiayı ispatlama veya yalanlama görevi iddiayı ortaya atan kişiye aittir. Veya, çıkıp bir konuda yoğurt beyazdır diyorsak, yani çok ortada gözüken bir şeyi bile iddia ediyorsak, kalkıp “hadi yoğurdun beyaz olmadığını ispatlayın” diyemiyoruz. Ne yapıyoruz? Yoğurdu getirip adamların önüne koyuyoruz, böylece iddiamız iddialıktan çıkıp gerçeklik kazanmış oluyor.

Asıl konuya dönersek, evet, konu karmaşık ve çok acı, ancak kültürel ve sosyal meselelerden dolayı konunun gelmiş olduğu noktayı başıma gelen bir örnekle açıklayım: otobüste tacize uğradım. Evet, otobüste tacize uğradım, orta yaşlı bir kadın tarafından. Ayakta tutunmuş şekilde gidiyordum, ayakta insanlar vardı ama çok kalabalık değildi. Bir sonraki durakta binen “abla”, geçerken arkadan avuçladı, anında döndüm, yüzüme azıcık baktı ve hiçbir şey olmamış gibi ilerlemeye devam etti. Yaptığı şeyin farkındaydı, bilerek yapmıştı, ve bilerek yapmış olduğunu bakışlarıyla bana ifade etti. Sorun şurada: taciz/tecavüz erkeğin etken, kadının edilgen olarak algılandığı, ve bu durumun değişmez olarak görüldüğü bir şey olduğu için benim orada hiçbir hareket alanım kalmıyor. Tacizde bulunan kadın, ben bir erkek olduğum için ve doğal olarak “herhangi bir kadın”ın dokunuşundan hoşlanmam gerekeceğini düşündüğü için yaptığı şeyin bir taciz olduğunu anlayacak durumda değil toplumsal manada. Olayı kadın ekseninde çıkartırsak, topluma yayarsak da durum çok manasız. Bu meseleyi anlattığım arkadaşlarımın (kadın/erkek) çoğu olmasa da önemli bir kısmı ikiye ayrıldı konuda: “hadi canım, olur mu öyle şey” diyenler (yani toplum kadının tacizci, erkeğin mağdur olabileceğini bile kabullenmiyor), ve “hoşuna gitmiştir köftehor” diyen iğrenç insanlar (yani toplum cinselliğin sadece erkek tarafından arzulanan ve herhangi bir şekilde karşılanmasının erkeği tatmin ettiği bir ihtiyaç olduğunu düşünüyor). Olayı taciz sonrası duruma geçirelim şimdi. Kadın beni taciz etti, ben bu durumda tepki gösterdim diyelim: iki ihtimal var:

Kadın “pardon, yanlışlıkla oldu” diyecek. Bu durumda ben yanlışlıkla olmadığından emin bir şekilde itiraz etsem bile toplum gözünde “sapık” konumunda olacağım. “Abla, avuçladın işte” desem, “annen yaşında kadını böyle bir şeyle suçlamaya utanmıyor musun lan” denip linç edileceğim, başka bir şey deme şansım yok. Eyvallah deyip durumu kabullenerek hayatıma devam edeceğim sonuçta. Kaldı ki “pardon, yanlışlıkla oldu” denmesi de çok çok düşük bir ihtimal. Daha büyük ihtimalle, tacizci KADIN, bana çok ters bir tepki verecek ve bu sefer de o şekilde linç edileceğim. Yani kurtulma şansım yok. Bu yüzden böyle bir durumda benim yapacağım en mantıklı şeyin ellenmiş bir götle dolaşmak (taciz kavramını basitleştirmiyorum) olmasıdır asıl mantıksız olan.

Aynı şeyin erkeğin kadını taciz ettiği versiyonunu hepimiz tahayyül edebiliyoruz, muamele çok farklı, büyük ölçüde de haklı, ancak bunun iki taraflı olması gerekiyor. İsterseniz bir de son olarak olayın sadece bir iddia olduğu meselelere bakalım. Boş zamanlarında toplumla isteği dışında fiziksel temasa giren bir yazar olarak benim başıma gelen küçücük bir örnek, ve herhangi birimizin başına gelebilecek çok korkunç bir örnekten bahsedeceğim.

Bu sefer bulunduğum yer bir minibüs. Ağzına kadar dolu, tüm İstanbul minibüsleri gibi, en arka koltukta oturuyorum. Minibüs aniden hız yapınca bir hanımkızımız kucağıma düşüyor. Aniden doğrulup kalkıyor. Ben özür dilemesini beklerken bana iğrenircesine bir bakış fırlatıyor. Yani onun kucağıma düşmesi kesinlikle benim suçum. Elimde uzaktan kumandayla minibüse hız vermişim sanki. Ve işin daha da iğrenç kısmı biraz önce bahsettiğim “etken/edilgen” meselesi, ve benim bir erkek olarak herhangi bir karşı cinsle temasımdan yarar sağladığım yanlış-kabulü. Yani o hanımkızımızın benim kucağıma düştüğü yarım saniyede çok mutlu olmuşum, haksız kazanç sağlamışım gibi bir muamele. İnsan geri zekâlı olmayagörsün…

Başka örnek ise kesinlikle ülkedeki birçok kişi tarafından yaşanmış örnek, ancak elimde link mink yok, sadece isimsiz anlatayım. Benim başıma gelen şey pasif bir örnekti, yani teknik olarak ortada bir suç olma ihtimali, veya suç olduğunu kabul etsek bile (hız yapan minibüs şoförünün suçu gibi) benim suçlu olma ihtimalim yoktu. Sizin de şizofren Türk insanı tarafından suçlu sayılabileceğiniz bir örnek uyduralım:

Bu sefer bir erkek ayaktasınız, kadın da ayakta. Aynı şekilde minibüs/otobüs fren yaptı, ve tamamen kendi isteğiniz dışında savruldunuz ve kadına çarptınız. Kadın orada paranoyaya girip “napıyosun be” dediği anda sıçtınız, ve inanın bana, taciz olayları da çok sayıda, ve evet, iğrenç bir durum, ancak bu gibi örnekler de çok sayıda. Zira yukarıda bahsettiğim toplumsal kabuller nedeniyle sokakta saati sorduğunuz kadın bile size iğrenerek, sapıkmışsınız gibi bakabiliyor bu ülkede. Veya daha ekstrem bir örnek verelim. Yine ayaktasınız, kadın yan tarafınızda. Birisi minibüse/otobüse biniyor ve geçerken elle taciz ediyor. Kadın o kişiyi görmüyor, yanındaki kişiye dönüp bir tokat yapıştırıyor. Kurtuluşunuz var mı? Ya morg, ya yoğun bakım ünitesi.

Sonuç olarak toplum içerisinde kadın sıkıntıda değildir dersek çok yanlış bir şey söylemiş oluruz. Tabii ki sıkıntıdadır. Hukuk sistemi veya sistemi uygulayanlar kadınlarla veya genel olarak tecavüze uğrayan kişilerle ilgili konularda sıkıntıda değil dersek de yanlış bir şey söylemiş oluruz. Bu gerçekleri kabullenmiyor değiliz, aksine, bu sıkıntılara karşı çıkan taraftayız. Siyasi görüşüm şudur: bir konuda bir kişi bile rahatsız oluyorsa o konu masaya yatırılmalıdır. Aynı şekilde, böyle bir uygulama olması tabii ki mümkün değil, ancak olması durumunda, bir kişinin hayatı bile haksız yere zindana dönecekse bunu masaya yatırmamız gerekiyor. Hukuksal manada böyle bir şeyin kabul edilebilmesi mümkün değil, kabul edilemez bir şey çünkü, çok çok kötü ve tek taraflı.


Comments

4 responses to “Tecavüz İddiasında Mağdurun Beyanını Esas Almak”

  1. hürrem barış Avatar
    hürrem barış

    TECAVÜZE UGRAYANLAR HAKLI AMA DÜZMECE RUH SAGLIGI İLE ADALETSİZ CE RUH SAGLIGI RAPORLARIYLA TECAVÜZCÜLER KURTULUYOR.NEDENİ YANLIŞ UYGULAMA YANLIŞ KANUNLAR BU HATALARA SEBEP KADINLARIN BEDEN MUAYENESİNİ KABUL ETMEMELERİ DÜZMECE RUH SAGLIGI İLE YAKMAYA ÇALIŞMALARI SONUÇ TECAVÜZCÜ KURTULUYOR.SADECE BEDEN MUAYENESİ OLMALI KABUL ETMEYENİNDE VARSA DİGER DELİLLERLE İSPATI NA GİTMELİ OLAY ANCAK BÖYLE ÇÖZÜLÜR..TECAVÜZ HARİCİ SUÇLARDADA 2005 TEN ÖNCEKİ UYGULAMALAR YAPILMALI YARGITAYINDA GETİRİLMESİNİ İSTEDİGİ SUÇUN ANİ VE KESİK HAREKETLERLE İŞLENMESİ DURUMUNDA MADDESİ ÇIKARILARAK UYGULANMALI.NELER CİNSELLİKSE SINIFLARA AYRILMALI FİİLE VE EYLEME GÖRE CEZALAR VERİLMELİ TABİ DELİL VARSA YOKSA ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANDIRILMALI.DÜZMECE RAPORLARLA ADALETSİZ CEZA VERME YOLU KAPANMALI ADALETLİ OLMADIGI İÇİNDE CEZALARI KALDIRILMALI..ŞU ANDA UYGULAMAYA REAKSİYONLA GELEN KİMSEYE FAYDASI OLMAYAN ADALETSİZ UYGULAMA TERK EDİLMELİ ADALET GELMELİDİR.

  2. cinsel istismar meşrulaştırılamaz hiç bir şey delil olarak gösterilemez.düzmece raporla işi bitirilmeli iddia yeter.suçsuz oldugunu ispatlaması görülmemeli adalet aranmamalı çünkü bunun adı cinsel istismar.yeterki iddia olsun en agır cezayı alsın suçsuz olması önemli degil adalet önemli degil.tüm savunma yolları kapanmalı adalet aranmamalı çünkü bu cinsel istismar.çünkü biz ahlaklıyız.söz konusu ahlaksa suçsuz olsada iddia oldumu işini bitirmeliyiz.okulda heryıl takdir alsada bunlar delil olmamalı,hiç ilaç kullanmadıgı sgk kayıtlarında gözükmesede.bunlar delil olmamalı biz ahlaklıyız biz vicdanlıyız biz adaletliyiz.

  3. Bir kadın seni taciz edemez, meseleyi sulandırma. o ‘tacizin’ senin için anlamıyla bir kadın için tacizin anlamı bir mi? Kadın da erkeği taciz edebilir mantıken demek, sosyal anlamlarını ve etkilerini ortadan kaldırmıyor. Yetişkin bir kadın, bir çocuğu istismar edebilir, ama o da taciz değil, istismardır, ayrı bir yeri var onun. Sonuçta senin de içten içe bildiğin gibi, cinsel taciz, içinde bulunduğumuz toplumda, yani cinselliğin, kadınlığın ve erkekliğin belli bir şekilde tarif edildiği ve yaşandığı bir toplumda, ancak bir erkek tarafından bir kadına yapılabilir.

    1. Yusuf Salman Avatar
      Yusuf Salman

      Gerçekten inanılmaz. Böyle şeyler yazıyorsunuz, sonra “geri zekalı” deyince ben terbiyesiz oluyorum.

Leave a Reply to sispus Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.