Hadi Ateistler Bunu da Açıklayın Sorunsalı

Telefon çaldı, arayan Başbakan’dı. Sesi buğulu, hüzünlü geliyordu. Yusuf, dedi, etrafı pis ateistler, tinerciler ve ibneler sarmış, dedi, sustum. Bir süre Türkiye’de yükselmekte olan komünizm tehlikesinden (%0,14 falandı sanırsam) bahsettik, sonra bana gençliğinde yaşadığı problemlerden bahsetti. Gerçekten solcu dövüp dövüp atmamızın ülkedeki en büyük problemlerden biri olduğunu, isteyen herkesin ileri demokrasi başlığı altında herkesi dövüp dövüp atabilmesi gerektiğini söyledim, sonra uyanmışım.

Özellikle internette bir furya başladı, genelde ateistlerin de katıldığı bir furya. Saçma sapan bir şey deyip sonuna “hadi ateistler bunu da açıklayın” demek. Mesela birisinden duyduğum: “Allah yoksa bilgisayar oyunlarını tek başına oynadığında karşında kim var?” gibi. Tabii ki bu sorular işin geyik kısmı, geyik olmayanlar da var. Ve yine “tabii ki” herkesin merak ettiği meseleyle ilgili sorusuna cevap arama hakkı da var, bu yüzden merak edilen bir şeyi istediğin kişiye sorabilirsin, bununla ilgili hiçbir problem yok. O kişi soruya cevap da verebilir, ancak cevap vermeme hakkı da var.

Geliyoruz ciddi sorularda yaşanan probleme: hadi ateistler, bunu da açıklayın. Bu genelde laf sokma amacıyla yapılan bir girişim, ve evet, bu da haklı bir girişim. İsteyen istediğine laf sokabilir, sokmaya çalışabilir, bunda yanlış bir şey yok. Ama felsefi bir problem var. Bence bir tanrının varlığını veya yokluğunu ispatlamaya çalışmak boş bir eylem, bunu dert edip üzerinden kampanyalar yapmak daha da boş bir eylem. Çünkü inanıyorsan senin için vardır, inanmıyorsan senin için yoktur. İnanç kişisel bir meseledir. İnanç konusunda “mutlak doğru” ateistlerin kişisel manada çok uğraşmadıkları bir şey, genelde inançlı olanlar, özellikle de kitaplarının tüm kainata gönderildiğine, dolayısıyla inanmayanların dahi onların inandıkları gibi yaşamaları gerektiğine inanan Müslümanlar bu “mutlak doğru” kavramını savunuyorlar. Savunmalarını da anlayabiliyorum.

Ancak en büyük geri zekâlılık şudur: ciddi ciddi “hadi ateistler bunu da açıklayın” deyip dinlememek, görmezden gelmek. Adam soruyor, ateist ciddiye alıp cevap veriyor, bazen saatler süren tartışmalar oluyor, ki genelde “ateist” insan bilim sevdalısı insan olduğu için karşısındakine yaptığı açıklamayı hem mantık kurarak, açıklayarak yapıyor, hem de karşısındakinin dinine dayanan kanıtlarla karşısına çıkıyor. Ancak sonuç şu oluyor: hmm, neyse, öyle olabilir durum ama ben böyle inanıyorum. İşte bunu diyoruz, sen öyle inanıyorsun, yani “sen” inanıyorsun, adam sana dininden de yola çıkarak kanıtlar gösterse, sen kendi inandığın, anandan, babandan duyduğun şeye sıkı sıkıya sarılacaksın. O zaman niye tartışıyorsun adamla? Eğer iki taraf da olduğu gibi kalacaksa tartışmanın ne manası var. Sana inancını terk et demiyor kimse, bir konu açmışsın, soru sormuşsun, madem kafandaki cevabın değişme ihtimali sıfır, adamı neden uğraştırıyorsun?

Yani öyle ki, mesela çeşitli şartlar altında cariye alıp nikah gerektirmeden istediğiniz gibi sevişebilmeniz meselesi var. Bunu dile getiriyorsun, adam “İslam’da öyle bir şey olamaz” diyor, belli ki Kuran’ı bir kere bile okumamış. Adamın kendi inandığı dinin kitabından kaynak gösteriyorsun, ı ıh diyor, bak ayet böyle yazıyor diyorsun, “gerçek Müslüman onu yapmaz” diyor. Yani adam sırf kendi inanageldiği şey için, inandığı kitabın onlarca ayetine yalan diyor. Çünkü kafasında kalıp var, muhtemelen yine Kuran’ı bir kere bile açıp okumamış ailesinin yüzyıllardır yobazlarca şekillendirilmiş inancına göre yaşıyor, kafasındaki İslam belli. Yani bırakın İslam diye nitelendirdiği şeyleri veya İslam’ın kendisini bilimsel, mantıksal manada yalanlamayı, inanışındaki dinsel yanlışları İslam’ın tek kesin kaynağı olarak kabul edilen Kuran’dan bile yalanlasanız adam size karşı çıkıyor. Böyle bir geri zekâlılık olabilir mi? Zaten senin bahsettiğin şeyin Kuran’daki karşılığını reddediyorsan İslam’ı reddetmiş oluyorsun, yaşadığın şeyi İslam diye nitelendirme hakkından feragat ediyorsun. Bu yüzden sana gelen onlarca mantıklı argüman, bilimsel veya dinsel kanıt ve kaynağa rağmen “olsun, öyle inanıyorum” diyebiliyorsan şunu da diyeceksin: İslam benim sikimde değil, ben bu inançla büyüdüm, Müslüman olduğumu iddia edemeyeceğimin farkındayım, bu da seni ilgilendirmez. Ya da kanıta dayalı olarak şunu diyeceksin, tamam, İslam’da açıkça yazılan şeyi, Allah’ın sözü olduğuna inandığım şeyi gördüm ve ne demek istediğini anlayacak kadar beynim var, bu yüzden evet, İslam’ın seksist, şiddeti meşrulaştıran bir din olduğunu da kabulleniyorum ve bundan sonra buna da inanıyorum, dolayısıyla eşim bana itaat etmezse onu elimle – sopayla değil – döveceğim bundan sonra.

Bunu demiyorsanız geri zekalısınız, çok net söylüyorum. Sonuç olarak, kimsenin kimseye bir şeyi ispat etme zorunluluğu da yok tabii, çok iyi insanlar olduğumuzdan bazen ipleyip cevaplayabiliyoruz. İyi niyetimiz suiistimal etmek sizin hayvanlığınız olur. Ki eğer toplumsal manada bir şeyleri ispat etmek gerekecekse, ispat yükümlülüğü iddia makamındadır. Yani çıkıp, ortaya “Allah var” diye bir şey attığın zaman, eğer bir şeylerin ispat edilmesi gerektiğini düşünüyorsan, çıkıp sen Allah’ın var olduğunu ispat etmek durumundasın. Başkasının hayatını buna bağlı olarak sikemezsin, hakkın yok. Hadi bakalım, ben 50 cm’lik penisim olduğunu iddia ediyorum. Demez misin “çıkart göster” diye, ya dersin, ya da ilgilenmiyorsundur. Ben hem böyle bir iddiada bulunup “hadi ateistler 50 cm’lik penisim olmadığını ispatlayın” deme hakkına sahip değilim. Var diyen bensem ben ispatlayacağım. Umarım beyni çok küçük arkadaşlar bu örneğimden sonra meseleyi anlayabilmiştirler.

Öpüyorum gözlerinizden…

Yusuf F. S.

yusuf.salman@konseptdisi.com

Twitter

Bu yazı 21 Haziran 2012 tarihinde KD Dergi’de yayınlanmıştır. Asıl kopyanın linki buradadır.


Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.