Geç Olsun Güç Olmasın

Bizim dergimizde de ortalık Hrant olduğu için gözlerinizi yormamak ve bu çok önemli konuya/haksızlığa yönelmiş dikkatinizi bunaltmamak adına olaya birkaç gün geç yaklaşmayı tercih ettim. Yasal olarak gerekliliği olmayan uyarı: bu yazıda birçok çocuğa ağır gelebilecek bir dil ve birçok yetişkine ağır gelebilecek bir mantık kullanılmıştır.

TANIM

“Hepimiz Ermeni’yiz” ifadesi, bir insanı sırf Ermeni olduğu için öldürecek zihniyette insanlar var, biz bunun karşısındayız anlamına gelmektedir.

KARŞI-TEZ (Fatih Altaylı’dan)

Neden hepimiz insanız demiyoruz? Neden illa ki Ermeni’yiz demek zorundayız? Ben Ermeni’yim demem. Türk’üm ama önce insanım, insan olduğumu söyler geçerim. (söylediklerinin özetidir, direkt alıntı değildir)

TOKAT

Ortadaki mesele bir gruplaşma meselesi değil. Ermeni kelimesine vurgu yapılması da Ermenilere yapılmış bir pozitif ayrımcılık değil. Bu kelimeye vurgu yapılmasının sebebi zaten teoride bir insanı sırf insan olduğu için öldüren bir veletle uğraşmıyor olmamızdır. Olayın spesifik elemanı Ermeni bir gazetecidir ve etnik kimlikten kaynaklanan sebeplerle öldürülmüştür. Bu nedenle bu saçmalığa karşı çıkmanın tek yolu bu spesifik olayın spesifik elemanı üzerinden yaklaşmaktır. Bu yaklaşıma tepki gösteren sayısı ve tepkinin tarzı/şiddeti de yaklaşımın doğru olduğunu pratikte ispat etmektedir.

MANYAK

ASALA diplomatlarımızı öldürdüğünde insanlar neden “hepimiz Türk’üz” diye Ermenistan sokaklarında yürümediler?

CEVAP

Ne alakası var amk? Bi’ kere iki meselenin birbiriyle alakası yok. Tek ortak noktaları milliyetçilik. Bizdekinde bizim vatandaşımız, bizim başka bir vatandaşımızı milliyetçi sebeplerle katlediyor, arkasındaki sebepler ve kişiler şu an için konumuz değil. İkincisi kitleden kitleye karşı, başka bir deyişle açık seçik örgütten açık seçik hedefe karşı. Spontan gelişen bir mesele yok, ortadaki örgün ayan beyan belli, kimse varlığını inkar etmiyor. Ama! Ama hadi diyelim gerçekten alakalı konulardı bunlar, adamlar insanlığın gereğini yapmadılar, tepki göstermediler diye biz de mi tepki göstermeyeceğiz? İnsanlık etmek için önce başka birilerinin insanlık etmesi mi gerekiyor? Buna bağlı insanlık ne derece samimi, ne derece iyi bir insanlıktır?

ATARLI

Şehitlerimiz öldüğünde neden sesinizi çıkartmadınız? Karabağ olayı için neden yürümediniz? Bir gün de Türk’üz diye yürüdünüz mü?

CEVAP

Sesimizi çıkartmadığımızı nereden biliyorsun? Yürümediğimizi nereden biliyorsun? Bir kere bu olaylara tepki göstermediğimiz önkabulüyle yola çıkılmış bu itiraz ne kadar mantıklı olabilir? Sen her gün beni mi takip ediyorsun? Ayrıca geçen gün Karabağ için de yürüyüş vardı ve katılanların önemli bir bölümü milliyetçi kesimdendi, sen orada yürüdün mü? Benim nerede yürüyüp yürümediğimi biliyor gibi davranıp, benim nerede yürüyebileceğime, nerede ne için yürümem gerektiğine karar vermeyi de kes kardeşim. Sen ne yaptın? 26 Şubat “Hocalı Soykırımı Günü” olarak anılıyor. Ben Hrant için yürüdüğümde “Karabağ için yürür müydün” diye saldıranlardan kaç tanesini göreceğiz 26 Şubat’ta sokaklarda? Bazılarımız oturduğumuz yerden, bazılarımız yürüdüğümüz yerden destek oluyoruz inandığımız şeylere. Ama özellikle yürüyen, daha çok emek ve zaman harcayanlara, özellikle “yürümeyenlerden” bu kadar köstek, bu kadar engel çıkması çok manidar.

Kanunsuzluk her yerde kanunsuzluktur. Mantıksızlık her yerde mantıksızlıktır. Zulüm her yerde zulümdür. Haksızlık her yerde haksızlıktır. Filistin’deki zulme de, Hocalı’daki zulme de kılız, kınıyoruz. Fransa’daki haksızlığa da, kanunsuzluğa da karşı çıkıyoruz. Avrupa’daki Yahudi katliamını da esefle kınıyoruz. Cezayir’dekini de kınıyoruz, Haiti’dekini de… Japonya’ya atom bombası atılmış olmasına üzülüyoruz. Guantanamo’da işkence görenleri duyduğumuzda biz de “el insaf!” dedik. Hacı bırak da kendi vatandaşımıza da üzülelim. Sen, tosuncuk, Türk veya Müslüman olmayan kaç kişinin acı çekmesine sesini çıkardın şimdiye kadar? Kaç zulme karşı çıktın, kaç haksızlığa “bu haksızlıktır” deyip haykırdın? Şimdi gelmiş “şuna da üzüldünüz mü, buna da tepki gösterdiniz mi, buna da yürüdünüz mü, bunları da yazdınız mı?” diye başımıza ekşiyorsun. Biz, işte biz, senin gibi ayırmıyoruz, çetele tutmuyoruz, tepkimiz gelince gösteriyoruz, bu Türk’müş, bu Yunan’mış, bu Müslüman’mış/değilmiş diye düşünmüyoruz. Ondan sonra da “şuna tepki göstermeyip buna tepki gösteren” biz oluyoruz senin gözünde. Tepkin bu şekildeyse gösterme tosuncuk, içinde kalsın.

Gayrimüslimler, etnik azınlıklar, siyasi görüşü farklı olanlar, yaşam tarzı farklı olanlar, cinsel yönelimi farklı olanlar ve daha birçoğu yüzyıllardır bu topraklarda eziyete uğradı, yakıldı, asıldı, vuruldu, işkence gördü. Hadi yaklaşık 100 yıl öncesine kadar dünyanın her yerinde olay böyleydi, hadi senin çok inandığın gibi aslında her yerde olay böyleyken Osmanlı’da her şey çok daha adildi (Osmanlı Müslüman’dı ya, kesin ondandır), ve hadi Cumhuriyet yeni kurulurken bazı önlemlerin alınması gerekiyordu, hadi 60, 70, 80 derken darbe içinde kaldık… Hadi bunların hepsi geçerli sebepler(!)di, e be kardeşim, hâlâ mı? Bu devirde de mi? Hâlâ dünya düzelmedi mi? Hâlâ “ama bak Almanya’da da Türkleri dövüyolar”cı mıyız? Nereye gidiyoruz hacı?

Son olarak, Hrant Dink cinayetinin gelişimi, yapısı, ayrıntıları bir örgüt bağlantısına işaret ediyor. Ancak çıkan “örgüt yokmuş bebişim” kararı aynı zamanda “bu gençler kendi aralarında anlaşmışlar, sevişmişler, biz büyüklerin haberleri yoktu zaten, hadi evlendirelim” gibisinden bir bilmezdengelmeciliğe de işaret ediyor. Yani her şey aslında çok sıradandı, oldu, bitti, ilgilenmeyin, üstüne gitmeyin artık deniyor. Faili meçhul birçok cinayet ve kanuna aykırı eylem gibi bu eylemin arkasında da bir şekilde Ergenekon’un olduğuna dair iddialar var. Ben şahsen kafamdaki Ergenekon tanımını bu kadar kör milliyetçi bir eylemle bağdaştıramıyorum; çünkü kafamda oluşan/oluşturulan tanım biraz daha 60 darbesi kafası, ve hiç mi hiç 80 darbesi kafası değil. Ama bunun Ergenekon-derin devlet ile uzaktan olsun, yakından olsun, direkt olmasa bile bir bağlantısı var gibi kokular geliyor burna.

Alt-soru: Ergenekon yargılamalarına laf edenler konu Hrant olunca neden kesin örgüt yaptı diyorlar? Ergenekon yoktu hani? Ben şahsım adına Ergenekon gibi bir örgütün var olduğuna inanmaktayım. Ama ister inanan olsun, ister inanmayan olsun, aklı başında çoğu kişinin Ergenekon yargı sürecine ağır tepkisi böyle bir örgütün varlığı-yokluğuyla ilgili değil, tarz ve muameleyle ilgiliydi. Ergenekon taraftarlarını ve gerçek suçluları itin götüne sokmak, itibarsızlaştırmak adına yapılan hareketler davanın kendisinin itibarsızlaşmasına yol açtı kanımca. Birkaç neo-liboş ve birkaç kayıtsız-şartsız-ulusalcı dışında kimse ciddiye bile almıyor bu davayı. Benim buradan vardığım sonuç ise asıl suçluların bir şekilde kendilerini kurtardıkları, tüm davanın koca bir hükümet güçlendirme politikasına dönüştüğüdür. Ergenekon davası artık ciddiye alınacak eksenden kaymıştır. Bunun sebebi (okuduğum kadarıyla ortalama bir ulusalcı fikir kitabı olmaktan öte olmayan) bir kitabın terör örgütü dokümanı sayılması, neyle suçlandığını bile bilmeyen insanların yıllardır hapislerde çürütülmesi (ülkemizde hiçbir şeyle suçlanmadan 10 yıla kadar içeride tutulabiliyorsunuz, “normal” ülkelerde bu 1 ila 2 yıl arasında değişiyor, ki o ülkelerde bizdeki gibi zırt-pırt-tutuklama olayı yok. yani bu çok daha kısa örnek bile çok çok nadir görülüyor), hâlâ elle tutulur bir suç/suçlu listelemesinin yapılamaması gibi şeyler tabii ki.

Sadede gelelim. Ergenekon yok diyenler Hrant’ın Ergenekon olduğu iddia edilen kişiler dışında, “devlet”le daha iç içe, hatta hükümete de birazcık kaykılmış bir organizasyonun varlığına inanıyorlar. Ergenekon var diyenler ama sürece karşı çıkanlar da zaten sürece karşı çıkıyorlar, Ergenekon’un varlığına değil. Bu yüzden “örgüt var” demekle yukarıdaki görüşlerden herhangi birini savunmak çelişmiyor. Özetleyelim:

Bu ülkenin koyunu bile bir farklı bakıyor. Bu ülkenin başbakanı bile kendi vatandaşına “afedersin Rum” diyor, “senin dinin zerdüştlük değil miydi zaten” diyor. Bu ülkede hâlâ birisi aşağılanırken, birisine hakaret edilirken “Ermeni tohumu/dölü” veya “Yunan tohumu/dölü” ifadeleri kullanılıyor. Tarihte eşi benzeri çok az görülür şekilde bu ülkede milliyetçiliğe (devlet, etnik olarak Türk kökenli halk) tepki milliyetçilikle (PKK, etnik olarak Kürt kökenli halk) veriliyor. Bu ülkede hâlâ en kalın çizgi üzerinde yürümüyorsanız/yürümek istemiyorsanız, sizi hiçbir çizgide yürütmemek için ellerinden geleni yapıyorlar dinciler, milliyetçiler, tosuncuklar, büyükbaşlar…

Tehlikenin farkında mısınız?

 

Bu yazı 23 Ocak 2012 tarihinde KD Dergi’de yayınlanmıştır. Yazının linki buradadır.


Comments

One response to “Geç Olsun Güç Olmasın”

  1. yalin ve açıklayıcı bir dille harika anlatmışsınız ve anlatın hiç durmadan.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.