Porno Nedir, Ne Değildir

Porno, pornografi, bilmemne, ne dersek diyelim, bunun belli bir tanımı var. Özellikle sanat ve estetik algısının öznelliğinden kaynaklanan, “ayol sanatsal bir şey yok” tabiri o yüzden bu yazıda şeyimize bile takılmayacak. Pornografik demek, belli bir mesaj kaygısı güdülmeden herhangi bir sanat dalında en uç noktalara gitmek demek. Yani olay salt cinsellikle de sınırlı değil. Bir hayvanın gerçekten ve açık bir şekilde eziyete uğradığı bir video da pornografiktir örneğin. Ki pornografik sıfatının birçok kullanım alanı dünya üzerinde hemen hemen her ülkede yasadışıdır. O yüzden sadece cinsellik açısından incelemeye uğraşacağım olayı. Pornografi deyince veya porno deyince ne yapıyormuşuz bu yazıyı okurken? Cinsellik anlıyormuşuz.

Ülkemizde, birçoğumuzun da bileceği gibi, pornografik yayın üretmek ve satmak yasak. Üzerinizde veya bilgisayarınızda da belli bir miktardan fazlasını bulundurmak cezaya tabî. Üretmek ya da satmak demiyorum bakın. Üretmek ve satmak diyorum. Bu yüzden çiftlerin kendi aralarında çektikleri fantezi amaçlı videolarda, veya ticari amaç gütmeyen, eserin içinde yer alan kişilerin haklarının doğrudan veya dolaylı olarak çiğnenmediği olaylarda kanuna aykırı bir şey yok. Pornografinin en çok eleştirilen yanları kadını aşağılaması, sanatsal düzeyinin çok aşağılarda seyretmesi ve mekanik olması. Ancak biraz önce de bahsettiğim pornografi tanımı açısından bu tür eleştiriler de çok yüzeysel kalıyor. Yüzeysellik en çok pornografi ve erotika karşılaştırmalarında göze batıyor. Bu yüzden, sanatsal ve estetik algının öznelliği düşünüldüğünde pornografiyi “sanatsal özelliği olmayan uç içerikli eser” şeklinde tanımlamak oldukça yanlış olur. Pornografinin özelliği sanat ve duygu dışında başka amaç gütmeyen eserlerde kullanılmasıdır. Yani belirli bir duygu uyandırır, sanatsal açıdan bir şeyler ifade eder pornografik eser. Ahmet’e ifade eder de, Mehmet’e az, Fatoş’a çok ifade eder, orası bu konudaki üçüncü parti olarak bizi hiç mi hiç ilgilendirmez. Erotikada ise bir konu, en azından bir olay örgüsü, mesaj kaygısı vardır. Tek fark budur. Yoksa penisin vajinaya veya anüse veya ağıza girdiği bir eser pornografik olmak zorunda değildir.

En son Bilgi Üniversitesi’ndeki olayda da şahsen en çok dikkatimi çeken saçmalık “her çektiğimize porno diyoruz, sen kimsin be çocuk porno çekeceksin” idi. Öncelikle bahsi geçen, bir öğrenci ve arkadaşları tarafından hazırlanıp bitirme projesi olarak tez hocasına teslim edilen film elimde yok. Hatta konuyla direkt bağlantılı olan kişiler dışında kimsenin elinde mi onu da bilmiyorum. Ama bahsettiğim saçmalığı yazan kişi çok açıktır ki bu filmi izlememiş. Bu yüzden filmi görmeden gerçekten pornografik mi, erotik mi anlamamız mümkün değil. Kaldı ki mesaj ve amaç kaygısının da öznelleştiği durumlarda ikisinin arasında ince bir çizgi bile yok. İkinci saçmalık “porno ile özgürlük mü olurmuş, vah vah, nereye gidiyoruz” oldu benim için. Bu tarz düşünenlerin dilinden konuşmam gerekirse, özgürlük, demokrasi adına porno BİLE, porno DA serbest olmalı. Zira işin ticari kısmının yasalarımıza göre suç olmasına dahi katılmıyorum. Olayın ahlaki boyutu ise saçmalıktan da öte aslında. Muhtemelen bu yazıyı okuyacak olan bir arkadaşımın “erkek oyuncu yeterince tahrik olmadığında ona oral seks yapıp çekime uygun hale getiren kadınların aldığı paraya değer mi?” şeklinde bir sorusunu görmüştüm internette. Bu tür düşünceler genelde insanların sekste kadını edilgen görmelerinden kaynaklanıyor. Hem yeterince moda giremeyen bir kadın oyuncuya oral seks yapılması bile söz konusu olabilir aynı şekilde. Peki o erkeklerin aldığı paraya değer mi? Değmese yapmazlardı herhalde bu işi. Porno endüstrisi fuhuş gibi gizlisi-saklısı, mafyası, çıkar ilişkileri çok olan bir endüstri değil. Yani tehditle, şantajla, talihsizlikle bu piyasada yer alan kişilerin oranı toplumda “normal” karşılanan diğer meslekler düşünüldüğünde pek farklı değil. Hatta kabaca bir tahminle belediye korkusundan Hamidiye marka su satan büfeci sayısı, kendi isteği dışında pornografik yayınlarda yer alan sanatçı sayısından çok daha fazladır bence.

Konuyu fazla dağıtmayalım. Oral seks yapmaktan ve yaptırmaktan hoşlanan birçok kadın ve erkek olduğunu da unutmayalım. O yüzden oral seksi kadını aşağılayacak bir eylem gibi gören kişi, yemek yapmayı da kadını aşağılayacak bir eylem olarak görebilir çok net. İki cinsiyet de dünya üzerinde bunları yapıyorken, size de beğenmiyorsanız izlememek düşüyor sevgili kitle. Aslında tüm bu problemler cinselliğin çok acayip bir şeymiş gibi görülmesinden kaynaklanıyor. Hepimiz cinsel organları, meme, popo, boyun vs. gibi erojen bölgeleri olan insanlarız. Bunları, doğaları gereği, direkt olarak yok saymak, veya yüceltmek hiçbir ahlaki sistemle, din inancıyla, siyasi rejimle bağdaşamaz, bağdaşamamalı. Namus adındaki sonradan üretilmiş kavram, veya kavramkargaşasıgaripliği insanları “aaa, bir insan nasıl oluyor da namusunu para karşılığı, veya başka bir şey karşılığı, ve hatta hiçbir karşılık almadan başkasına, veya başkalarına sunar ki!” demeye, derken çıldırmaya ve sinirlenmeye itiyor ister istemez. Bedenlerimiz bize ait olduklarına göre, onlarla kendi kişiliğimize paralel olarak istediğimiz şeyi yapma özgürlüğümüz yok mu? Dindarsak bedenimizi inancımıza göre kapatırız, biraz -toplumdaki genel kanıya göre- protest isek saçlarımızı rastalatırız, oramıza-buramıza dövme yaptırırız, piercing takarız. Tüm bunlar kişinin vicdan hürriyetine kalmış, sadece kendisini ilgilendiren şeyler değil mi? Dövme görmekten rahatsız olan bakmaz, aynan pornografiden rahatsız olanın izlemeyeceği gibi. Dünya üzerindeki, tüm toplumlarda bulunan en büyük sorun kişilerin veya grupların kendi inanç ve ahlak anlayışlarına göre (sözde)genelgeçer kanunlar yaratma azimleridir. Bu yüzden özellikle habervaktim.com gibi yayın organlarının “tu tu tu, bak şu rezalete, terbiyesizliğe” şeklinde açıklamalar yapmaları anlaşılabilir olmasına rağmen, mantıksızdır. Eğer bir terbiyesizlik, rezalet varsa, ve sana direkt ve dayatılmış olarak zarar vermiyorsa, BAKMA şu rezalete, terbiyesizliğe, ey bıyıklı arkadaşım.

Birisi çıkıp “insanların doğal hali çıplaktı, bence kıyafet olayı hepimizin doğasına aykırı” dese ve sokağa giyinik çıkan herkesi aşağılasa, hadi aşağılamayı geçtim, eleştirse çoğumuz güleriz. En azından ilginç bulur, eğleniriz. Bazıları maalesef ki çok sert tepki gösterip böyle söylemlerde bulunan insanları ahlaksız, pislik, kafir ilan edebilirler. Hatta Ayetullah çıkıp ölüm fetvası bile verebilir bu kişiler hakkında, bunlar olmayacak, olmayan, olmamış şeyler değil. Ama işin en ilginç tarafı şu, neden habervaktim.com 19 mayıs kutlamalarını “kızlar dans ediyor” diye eleştirince bazılarımız kınamamıza rağmen çok şaşırmıyor, ilginç kabul etmiyorken, biraz önce bahsettiğim şeye şaşırıyor, ilginç kabul ediyoruz? Homofobik insanlarla ilgili bir eleştirimde onlara kendi düşünceleriyle saldırdığım bir cümlem aklıma gelir hep böyle durumlarda: “ülkenin %99’u homoseksüel olsa ve seni de zorla homoseksüel yapmaya çalışsalar, senin için hoş olur mu?” Yani aramızda anlama engelli olanlar varsa diye söylüyorum: bir düşüncenin, inancın veya duygunun birçok kişi tarafından paylaşılması geri kalanların da onu paylaşmasını gerektirmez. Dünya ile ilgili, evren ile ilgili, hatta kendimizle ilgili bile bilmediğimiz, anlayamadığımız çok şey varken, nedir bu her konuda tek doğruya ulaşmaya çalışma sevdası kuzum? Birçok doğruyu aynı çatıda toplayabilmek için uydurduğumuz insan hakları, laiklik, özgürlük, demokrasi, rasyonalizm gibi şeyler de boşa gidiyor bu tür tartışmalarda. Yani çocuk pornosunun iyi bir şey mi, kötü bir şey mi olduğunu tartışırken bunun önceden çoğumuzun kabullendiği özgür iradenin önemi, insan hakları gibi kavramlar açısından oldukça ağır bir kötülük timsali, bir insanlık suçu olduğunu gözardı etmek zorunda kalırız. Ben de bahsettiğim kavramları çok önceden, şahsım adına kabullendiğim için çocuk pornosunun rezil, aşağılık bir şey olmasının tartışılmaz olduğunu düşünmekteyim şahsen, sadece uç bir örnek olarak bunu verdim. Yani din ve vicdan özgürlüğü olmalı mı, olmamalı mı diye tartışılacaksa önce laiklik tartışılmalı diyorum. Yine, laikliği, yani kişilerin bireysel din ve vicdan özgürlüklerinin devlet düzeniyle bir alakası kalmamasını baştan kabul etmişsek, bu vicdan tartışması da suya düşüyor. Yani bağlayacağım nokta şu ki, pornonun ayıp, ahlaksız bir şey olması yanılgısı çok önceden cinselliğin “puh, kaka” bir şey olmasının kabulüyle alakalı.

Hemen daldan dala atlıyorum ve yetkililerin konuyla ilgili açıklamalarından alıntı yapıyorum. “Rektörlüğümüz konuyla ilgili bilgilendirilmedi.” Kusura bakmayın, internet alanı işgali yapacağım bir satır: hahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahaha. Ben şahsen, bir makale yazacağımda, bir ödevi ilgili öğretim görevlisine teslim edeceğimde, bir sınava gireceğimde okulumun rektörünü, veya hiç değilse bir dekanı falan arayıp “hocam naber, ben şöyle bir şey yaptım, bir bakıversene, nasıl olmuş, onaylıyor musunuz okul yönetimi olarak?” diye sorduğumu hatırlamıyorum. YÖK’ten de bahsediliyor, orası ayrı bir karmaşa zaten. Hiç girmeyim devlet tarafından denetlenen ve resmen katı bir şekilde müdahale edilen kurumların özgür olup olamayacağına, bilimsel davranıp davranamayacaklarına. Olay tamamen dar görüşlü bir tomar velinin, dolayısıyla özel bir üniversitenin (vakıf üniversitesi tabirine de karşıyım) para kasasının rahatsız olmaması için “bakın bizim bilgimiz yok, yoksa biz nezih bir kurumuz, izin verir miyim beyzadelerinizin, küçük hanımefendilerinizin okulunda böyle bir şeye” şeklindeki bir açıklamadır. Lütfen titreyin ve gelin. Bakın, kendinize gelin demiyorum. Siz bir gelin, kendinize gelirsiniz. Mümkünse titreyerek gelin. Sonralıkla, olayla ilgili olduğu belirlenen bir öğretim üyesi, iki öğretim görevlisinin işine son verilmiş! Bak bak! Yasadışı örgüt yargılanıyor sanki. Bilgi Üniversitesi’nin özgürlükçü, demokrat imajının dışında bir de maalesef ki “ilim-irfan yuvası” imajı varmış ki, daha filmi çekenlerin çektiği sifonun düğmesi soğumadan OLAYLA İLGİLİ personeli şutlayıp, okulda olağanüstü hal ilan edip bilgisayarları inceleyeceğiz diye gaza gelinmiş.

Tekrar pornoyla özgürlük olmaz kardeşim meselesine gelmek zorundayız. Pornoyla özgürlük olur mu hep beraber tartışılabilir belki, ama pornosuz özgürlük olmuyor arkadaşlar. Sen genç bireyi her yönden kısıtlıyorsun, yirmi birinci yüzyılda hâlâ kız-erkek ayrı okusun olayını tartışıyorsun, ve aslında bunu çaktırmadan veya açık açıl ülkenin dört bir yanındaki özel okul ve dersanelerde gerçekleştiriyorsun. Sen bir erkeği bir kadına, bir kadını bir erkeğe (bu durum eşcinseller için de geçerli) yaklaşamaz hale getiriyorsun. Sen bir erkekle konuştu diye, namusum kirlendi deyip küçücük kız çocuğunu asıyorsun, vuruyorsun, gömüyorsun. İddia ediyorum: şu an ülkemizde 15 yaşını geçmiş ve “çocuk nasıl olur, insanlar nasıl ürerler” konuları hakkında en ufak fikri olmayan binlerce insan var. 20 yaşını geçmiş, cinsel organları geçtim, kendisininkiler dışında bir adet meme ucu görmemiş binlerce, belki yüzbinlerce insan var. Ondan sonra, pornografik dergileri kırmızı poşette satalım, internete girerken TC kimlik numarası girelim gibi son derece özgürlükçü çözümlerle geliyorsun sen bana. Hani birçok insan pornografik eserlere gerçekten ihtiyaçları olduğu için başvuruyorlar, ve insanları tabular yüzünden pornografiye daha da aç bırakmak ayrı bir problem. Ama hadi bıraktık diyelim, adamın cinselliğini yaşamasını engelledin. Cinsellik derken olayların en başından bahsediyorum. Yani çok saf düşünün, arkadaş veya akraba olmadığın bir karşı cinsin elini tutmak, yanağından öpmek gibi düşünün. Sen ülkenin birçok yerinde bunları bile yazılı ve yazısız kanunlarla yasakladın, komple cinsel ilişki hak getire zaten. E demezler mi adama: kardeşim, bırak bari mastürbasyonumuzu yapalım. Demeler mi: kardeşim, bırak, hayatımda çıplak kadın/adam görmemiş insanım, onu da sadece bu şekilde görebiliyorum senin yüzünden. Derler, cesareti olanlar, azıcık sesini çıkaranlar diyebiliyorlar zaten. Küçücük kızların boyunları açık kıyafetlerinden tahrik olan kesime pornografik görüntüler çok ağır gelebilir tabii, orası da onların bileceği iş.

Sonuç olarak pornografik eserler teknik olarak, yani tanım olarak sanat eserleridir. Ve hepimiz biliyoruz ki, her sanat eseri, herkesin sanat anlayışıyla bağdaşacak, herkeste hoş duygular uyandıracak diye bir şey yok. Teknoloji de gelişti artık. “Çocuklar zarar görüyorlar” diyorsan bilgisayarına bir program yüklüyorsun (ki çok ucuza veya bedavaya bulunabiliyor bu tür programlar) ve senin girmesini istemediğin internet sitelerine giremiyor. Eğer çocuğunun çok açık-saçık bir filmi izlemesini istemiyorsan, saat geç oldu yat artık, diyor ve kendi koltuk sefana devam ediyorsun. Yasal veya yasadışı şekilde +18/+16 ürünleri satan kişiler de çoluğa çocuğa satmıyorlar. Satıyorlarsa da gidip şikayet etme gibi bir seçeneğin var. Eğer pornografiyi banal, kalitesiz, hatta iğrenç buluyorsan bilgisayarına önceden indirmiş olduğun on GB’lık porno arşivini de silmeni tavsiye ediyorum güzel kardeşim. İnternet sitesinde pop-up şeklinde çıkıyorsa pop-up filtresi kullan. Reklam şeklinde bannerlarda çıkıyorsa flash filtresi kullan, veya tarayıcındaki “resimleri gösterme” tarzında bir seçeneği işaretle. Al sana tertemiz bilgisayar güzel kardeşim. Televizyon da izleme, açık saçık kadınlar çıkıyor orada. İçinde sadece terbiyeli şeyler olan gazeteleri oku kendince güzel kardeşim. Demokrasi illa ki pornoyla sağlanmalıdır demiyorum. Demokrasi porno olmadan sağlanmaz. İşte bu yüzden, bir erkek bir kadına veya bir kadın bir erkeğe gidip açık açık “seninle sevişmek istiyorum” diyemediği sürece, ülke çapında önemli bir konumdaki kişinin eşini aldatması sadece onu, eşini ve eşini birlikte aldattığı kişiyi ilgilendirmediği, istifalara, konum kayıplarına sebep olduğu sürece, resmi olarak kadının da erkeğin de onayı alınmış bir şekilde üretilen sanat eserine “kadın aşağılanıyor” şeklinde üçüncü kişi yorumları geldiği sürece, pornografik eserler “doğal olmayan ilişki şekilleri içeriyor” denip aşağılandıkları sürece, her türlü sistem ve ahlaki kural zorla dayattırılıyorken kulanımı tamamen yetişkin bir insanın özgür iradesine kalmış, insanlara zorla sunulmayan şeyler yasaklanmaya çalışıldıkça, ne bu ülkede ne de başka bir ülkede özgürlükten bahsedebiliriz.


Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.